Türkiye, siyasi tarihi boyunca birçok seçim geçirdi. Bazen çıkan seçim sonuçları çok şaşırttı, bazen de beklenene yakın… Şimdi bu sonuçların çıkmasındaki etkeni yani seçim sistemlerine bir göz gezdirelim.
Çok partili sisteme geçildikten sonra (1946) 19 Genel Seçim yapıldı. Bu seçimlerin 12’si Barajlı D’Hondt, 4’ü Liste Usulü Çoğunluk, 3’ü Barajsız D’Hondt, 1’i ise Milli Bakiye Sistemi ile yapılmıştır.
Peki, bu sistemler nedir? Nasıl işler? Temsilde adaleti sağlar mı? İktidar mı fayda sağlar yoksa muhalefet mi? En önemlisi istikrarlı mıdır? Bütün bu soruları cevaplamaya başlayalım.
1946, 1950, 1954, 1957 Genel Seçimleri, Liste Usulü Çoğunluk Sistemi ile yapılmıştır. Liste usulü çoğunluk sistemi ile, seçime katılan partilerden, bir bölgede en çok oyu alan parti, o bölgenin bütün vekillerini kazanmış olur. Örneğin, 4 milletvekili çıkartan bir bölgesinde 400.000 seçmen olsun. A Partisi 160.000 oy, B Partisi 100.000 oy, C Partisi 80.000 oy, ve D Partisi ise 60.000 oy almış olsun. Bu sisteme göre A Partisi seçimi kazanır ve 4 milletvekilliğinin hepsini alır. Ancak örnekten de anlaşılacağı üzere bu bölgede 240.000 oy çöpe gitmiş olur ve azınlık seçimi kazanmış sayılır. Böyle bir sistemde temsilde adalet sağlanmamış olur. Seçim iktidar partisinin mutlak zaferi ile sonuçlanır. 1950 Genel Seçimlerinde DP, % 53 oy alırken parlamentoda % 86,2 oranında, 1954 Genel Seçimlerinde % 56,6 oy ile % 93,2 oranında, 1957 Genel Seçimlerinde ise % 47,3 oy ile % 69,5 oranında temsil edilmiştir. 1924 Anayasasını da göz önüne alacak olursak, iktidar partisi, kendisini denetleyecek bir kurumun bulunmamasından da kaynaklı olarak otoriterleşir. Bunlar 1954 Genel Seçimlerinden sonra Menderes’in “Eski usul muhalefete müsamaha gösterilmeyecektir” sözünden, CHP’nin mal varlığına el konmasından, DP’nin oy alamadığı Kırşehir’i ilçe yapmasından anlaşılmaktadır.
Takvimler 27 Mayıs 1960’ı gösterdiğinde artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını herkes kestirebiliyordu. Darbeden sonra yepyeni bir anayasa hazırlandı. Bu anayasa Türkiye’de uygulanan en demokratik anayasa olarak tarihteki yerini almaktadır. 1961 Anayasası ile TBMM, Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu olarak iki meclisli yapıya dönüştürüldü. Bu iki meclisin seçim sistemi de aynı kurallara göre yapılmıştır. 25 Mayıs 1961 tarih ve 306 sayılı milletvekili seçim yasasının 1. maddesi “Milletvekili seçimi, tek dereceli, genel, eşit ve gizli oyla tüm yurtta aynı günde ve nispi temsil yöntemiyle yapılır” diyordu.
1961 Genel Seçimlerinde çevre barajlı nispi (orantılı) seçim sistemiyle yapılmıştır. Bu sistemde yapılan ilk işlem, bir seçim çevresinde kullanılan toplam geçerli oy sayısını, o bölgenin vekil sayısına bölmektir. Elde edilen pay, seçim çevre seçim sayısı ya da seçim kotasıdır. Buna “Hare Kotası” da denir. Örneğin, Sinop ilinde 1961 Genel Seçimlerinde 93 bin geçerli oy vardır ve 4 tane milletvekili çıkarıyordu. 93 bin’i 4’e böldüğümüzde sonuç 23250 çıkmaktadır. (93000/4=23250) 23250 Sinop’un bölge seçim barajıdır. Bu işlemden sonra her partinin aldığı oy seçim barajına bölünür. Bu durumda artık oylar ortaya çıkar ve bu oyların değerlendirme dışı kalması muhtemeldir.
PARTİ |
OY SAYISI |
BÖLGE BARAJINA BÖLÜNMESİ |
ELDE EDİLEN VEKİL SAYISI |
ARTIK OY |
CHP | 34.612 | 34.612 / 23.250 | 1 | 11.362 |
CKMP | 33.988 | 33.988 / 23.250 | 1 | 10.738 |
AP | 24.388 | 24.388 / 23.250 | 1 | 1.138 |
Bu durumda CHP, CKMP ve AP 1 tane milletvekilliği kazanır. Geriye kalan 1 milletvekilliğini ise en çok oyu alan partiye yani CHP’ye verilir. Böylece CHP 2, CKMP ve AP 1 milletvekilliği kazanmış olur.
Bölge barajlı nispi temsil sisteminin eksiklikleri 1963 yılında giderilmiş ve 1965 Genel Seçimlerinde, Milli Bakiye sistemi kullanılmıştır. Türkiye’de ilk ve tek olarak kullanılan bu sistem temsilde adaleti en iyi yansıtan sistemdir. Milli bakiye sisteminde, seçim bölgesinde sonuçlara yansımayan artık oylar toplanır ve tüm Türkiye’de seçime giren partilere dağıtılır. Böylece artık oylar en aza indirilmiş oluyordu.
1965 Genel seçimleri ile Türkiye’de ilk defa bir sosyalist parti olan Türkiye İşçi Partisi TBMM’de temsil hakkı kazanıp grup kurmayı başarmıştı. Bu seçimde alınan oy oranları ile parlamentoya yansıyan oran birbirine çok yakın olmuştur.
1969, 1973, 1977 Genel Seçimlerinde, barajsız D’Hondt sistemi uygulanmıştır. 1969 Seçimlerinde o tarihe kadar ilk defa 8 siyasal parti ve 13 tane bağımsız milletvekili parlamentoya girmeyi başarmıştır.
1960-1980 yılları arasında çok sesliliğin olduğunu görüyoruz. Nispi temsil sisteminin uygulandığı ülkelerin çoğu katılımcı demokrasi yolunda çok büyük yol kat ederler. Ancak ülkemizde parlamentoda oluşan çok seslilik dışarıya yansıdı ve siyasi kavlara neden oldu. Bunun üzerine önce 12 Mart, sonra 12 Eylül darbeleriyle demokrasiye büyük zarar verildi.
Yazımın devamında 1980 sonrası seçim sistemlerimizi değerlendirmeye devam edeceğim. Şimdilik sağlıklı günler diliyorum.
Yazının 2. Bölümü İçin;
https://www.politikhane.com/turkiyenin-secim-sistemi-karnesi-2-bolum/
Güzel bir yazı olmuş. Yazılarının devam etmesi dileklerimle
[…] https://www.politikhane.com/turkiyenin-secim-sistemi-karnesi/ […]