Türk diplomasisinin temelleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine kadar uzanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu, çok uluslu bir yapıya sahip olması nedeniyle dış ilişkilerde büyük bir deneyime sahipti. Ancak Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, Türk diplomasisinin yeni bir sayfa açmasına neden oldu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, Kurtuluş Savaşı ile başladı. Bu savaş, Türk halkının bağımsızlığını kazanmak için verdiği mücadeleyle tarihi bir dönemeçti. Diplomasi, savaşın ayrılmaz bir parçasıydı. Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü gibi liderler, hem askeri cephede hem de diplomasi masasında başarılı bir şekilde mücadele ettiler.
Kurtuluş Savaşı’nın sonucunda Türkiye, Lozan Antlaşması ile bağımsızlığını kazandı. Bu antlaşma, Türk diplomasisinin uluslararası alandaki ilk büyük başarısı olarak kabul edilir. Türkiye’nin sınırları tanındı ve uluslararası arenada bir aktör olarak kabul edildi.
Ancak Soğuk Savaş dönemi aynı zamanda Türkiye’nin kendi bölgesindeki sorunlarla da yüzleştiği bir dönemdi. Kıbrıs sorunu ve Yunanistan ile ilişkiler, Türk diplomasisinin hassas konuları arasındaydı. Türk diplomasisi, 21. yüzyılda da uluslararası mücadelede etkili bir rol oynadı. Suriye krizi, Türkiye’nin bölgesel ve uluslararası arenadaki etkisini artırdığı bir dönem oldu. Türkiye, Suriye’deki iç savaşın etkileriyle başa çıkmak için uluslararası toplumla işbirliği yaparak Suriyeli mültecilere yardım sağladı.
Aynı zamanda Türkiye, IŞİD ve diğer terör örgütlerine karşı mücadelede önemli bir aktör haline geldi. Suriye’de gerçekleştirdiği operasyonlarla terör gruplarının sınırlarının dışına itilmesine yardımcı oldu. Türkiye, Libya’da yaşanan çatışmalarda da arabuluculuk rolü üstlendi. Bu, Türk diplomasisinin bölgesel istikrarın sağlanmasına yönelik taahhüdünün bir yansımasıydı.
Türk diplomasisi, Cumhuriyetin yüzüncü yılına ulaşırken zengin bir geçmişe sahiptir. Osmanlı İmparatorluğu’ndan bu yana süregelen diplomatik deneyim, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası arenada etkili bir aktör olmasını sağlamıştır. Kurtuluş Savaşı’nın zaferi, Lozan Antlaşması ile taçlandırılmış, Soğuk Savaş döneminde NATO üyeliği Türk diplomasisinin Batı ile yakın ilişkilerini güçlendirmiştir.
Yakın dönemde ise Türkiye, bölgesel sorunlarla etkili bir şekilde başa çıkma konusundaki kararlılığını göstermiştir. Suriye krizi, Türk diplomasisinin bölgesel ve uluslararası mücadeledeki rolünü daha da ön plana çıkarmıştır. Türkiye’nin arabuluculuk çabaları ve terörle mücadeledeki rolü, ülkenin uluslararası arenadaki etkisini artırmıştır.
Türk diplomasisi, Cumhuriyetin yüzüncü yılında da ülkenin çıkarlarını koruma ve uluslararası barış ve istikrarı teşvik etme konularında etkili bir şekilde çalışmaya devam etmektedir. Diplomatların, kendi ülkelerinin dış politikalarına karşı tutumlarını ve eleştirilerini ifade etmeleri, uluslararası ilişkilerin karmaşık bir yönüdür ve bu konu, farklı ülkelerde farklı dinamiklere sahiptir. Özellikle ABD ve Avrupa gibi demokratik toplumlarda diplomatlar, iktidarlarına karşı eleştiri ve önerilerde bulunma özgürlüğüne sahiptirler. Bu, diplomatik görevlerinin bir parçası olarak dış politika oluşturma süreçlerine katkıda bulunmalarına olanak tanır.
Diplomatlar, eleştirilerini iktidarlarına doğrudan sunabilecekleri gibi, açık mektuplar, makaleler veya topluluk etkinlikleri gibi araçlarla da ifade edebilirler. Bu, özellikle önemli ve duyarlı meselelerde sıkça karşılaşılan bir uygulamadır. Diplomatlar, bu yolla hem kendi ülkelerinde hem de uluslararası toplumda dikkat çekmek ve değişiklik talep etmek amacıyla eleştirilerini dile getirebilirler.
Ancak işler otoriter rejimler veya baskıcı ülkeler söz konusu olduğunda çok daha karmaşık hale gelir. Örneğin, Çin veya Rusya gibi ülkelerde diplomatların iktidarı eleştirmesi, kariyerlerini tehlikeye atabilir ve hatta kişisel güvenliklerini tehlikeye atabilir. Bu tür ülkelerde hükümet eleştirisi genellikle bastırılır ve ifade özgürlüğü sınırlıdır.
Çin’in Uygur Türkleri üzerindeki zulmü veya Rusya’nın Suriye’deki hastaneleri bombalaması gibi konularda diplomatların eleştirel bir duruş sergilemesi oldukça risklidir. Bu nedenle, bu tür ülkelerde diplomatlar genellikle sessiz kalmayı tercih ederler.
Ancak uluslararası kamuoyu, bu tür olaylara dikkat çekmek ve bu ülkeleri sorumluluklarını yerine getirmeye zorlamak için önemli bir rol oynayabilir. Sivil toplum kuruluşları, insan hakları grupları ve bağımsız medya, bu tür konularda bilgi paylaşımı ve farkındalık yaratma açısından önemlidir. Diplomatların kendi ülkelerinin dış politikalarına karşı eleştiri ifade etmeleri farklı ülkelerde farklı dinamiklere sahiptir ve uluslararası ilişkilerin karmaşıklığına işaret eder…
Bu vesileyle, Türk diplomasisinin geçmiş başarılarına saygı göstermek ve gelecekteki diplomatik başarılarını desteklemek önemlidir. Türk hariciyecileri, ülkelerini gururla temsil etmiş ve etmektedirler , görev başında hayatı pahasına ülke değerlerini savunan hariciye mensuplarına şükranlarımı sunuyor , bu mücadelede hayatını yitirenleri saygı ve rahmetle anıyorum.