Enkaz altında kalmasına rağmen o karanlıkta bir şekilde bulduğu annesinin cep telefonundan babasına sesli mesaj atarak babasından “ambulans” çağırmasını isteyen dünyalar meleği Elif Eylül’e o gece bir ambulansı bile yollamayı beceremediğiniz, beceremediğiniz gibi de o anlarda kızından kendisine gelen sesli mesajdan habersiz evlatlarına ve eşine ulaşmak için enkaz çevresinde çaresizce çırpınan; can havliyle bulduğu kepçeye AFAD tarafından el konulmasın diye de sanki hukuksuz, kanunsuz bir eylemin içindeymiş gibi o kepçeyi Hatay’ın ara sokaklarından gizlice enkaz bölgesine ulaştırmaya çalışan Eylül’ün babası Mümtaz Gövce’e hani bırakın yardım eli uzatmayı; Mümtaz Bey’in deprem gecesi zaten yeterince “yerle bir olan” hayatını deprem sonrasında da sanki daha bir yerle bir etme adına her türlü akıl ve vicdan dışılığı pervasızca sahneye koyarak acılı babanın en azından o sıralarda yaşadığı tahmin edilen Elif Eylül’üne ulaşmasını ve onu sağ salim enkazın altından çıkartmasını engellediğiniz için SİZE HAKKIMIZI HELAL ETMİYORUZ!
Bütün bu korkunç süreç boyunca imza attığınız bu türden başarısızlıklarınızın ve acizliklerinizin memleketin geri kalanı tarafından öğrenilmemesi adına bazı sosyal medya mecralarında “bant darartılmasına” giderek o saatlerde ve hatta o günlerde hayati derecede önem kazanan bu oluşumları şuursuzca yavaşlatarak gerek enkazın altından gerekse de enkazın üstünden gelen yardım çığlıklarını kestiğiniz ve o insanları göz göre göre ölüme terk ettiğiniz için SİZE HAKKIMIZI HELAL ETMİYORUZ!
Tam 7 yıl boyunca bu yalnız ve güzel memlekete dair tüm gerçekliği her gün yeniden inşa ederek, işinize geldiği gibi rahatça eğip bükerek bir adamla bir kadını, bir babayla çocuklarını, bir evlatla anasını babasını, bir liderle seçmenlerini, takipçilerini ve şehrini, adaletle mülkün temelini, cumhuriyetle onun şerefini, iki kadim halkın birbirlerine olan dinmeyen mecburiyetlerini anlatan o meşhur “etle tırnağı” birbirlerinden böylesine hoyratça, böylesine hukuksuzca ve utanmazca ayırmaya çalışırken seri vicdansızlıklar işlemekten zinhar çekinmediğiniz için SİZE HAKKIMIZI HELAL ETMİYORUZ!
Ne vakit bitiş çizgisine ulaştığımızı zannetsek, ya da umut etsek o “finish” çizgisini metrelerce uzağa çekerek hani köpek yarışlarında oyuncak bir tavşanın arkasından dilleri dışarıda amansızca koşturan yarışmacı köpekler gibi bizden sürekli olarak kaçırılan hukukun, adaletin, vicdanın, hakkaniyetin, mantığın ve elbette eski neşemizin ve sağlığımızın peşinden bizi öylece koşturup durduğunuz ve zamanla bu koşuşturmamızdan sadistçe zevk alır hale geldiğiniz için SİZE HAKKIMIZI HELAL ETMİYORUZ!
İçerisine doğduğu sakıncalı(!) coğrafyada kendisine mütevazı de olsa bir nefes borusu açarak tüm faşizan, tüm ırkçı engellemelere rağmen kendisine anasının ak sütü gibi helal olan ana dilinde gönlünce türküler, şarkılar söyleyerek halkı kin ve düşmanlığa sevk etmesinin(!) ağır sanatsal bedelini yıllardır esaret altında yaşayarak ödemek zorunda kalan genç Nûdem’den tutun da, bu karanlık dönemde halkına umut ışığı olabilecek aydınlık potansiyele sahip tepeden tırnağa “yiğitlik ve dürüstlük” abidesi olan evladının yolunu yıllardır hasretle, umutla, göz yaşlarıyla bekleyen Şadiye Demirtaş annemize kadar acıyla, yoklukla ve en acısı da “yok sayılmayla” kardeş eylediğiniz bütün bilinçli Kürtlere hukuksuzluklarla, haksızlıklarla ve vicdansızlıklarla sınanma konusunda adeta “kariyer” yaptırdığınız için SİZE HAKKIMIZI HELAL ETMİYORUZ!
Bir yandan, havuz medyasındaki malum meslektaşları gibi ehlileştirilmiş, kontrol altına kolaylıkla alınabilmiş dolgun maaşlı bir “saray memuru” olmak yerine, içeride özgür ve onurlu bir gazeteci olarak “maaşsız” yaşamayı tercih ederken; diğer yandan da yürek isteyen bu tehlikeli tercihi sebebiyle bir gazetecinin nasıl olması gerektiği konusunda hem cari zalimlere hem de kendisi söz konusu olduğunda nedense bu zalimlerle iş birliği yapmalara doyamayan bazı utanmaz işbirlikçilerine, pabucumuzun muhaliflerine hızlandırılmış “gazetecilik kursu” vermeye devam eden Mehmet Baransu’yu, nefretinizden imal ettiğiniz ortada olan o “utanç kelepçelere” mahkum ettiğiniz için SİZE HAKKIMIZI HELAL ETMİYORUZ!
Zamana ve gerçekliğe hükmeden her şeye hükmeder amentüsünden güç alarak, hem Galatasaray’da hem de milli forma altında kazandığı, kazandırdığı sayısız başarılarla bu ülkenin spor tarihine geçmiş böylesine evrensel bir sporcunun, Hakan Şükür’ün, zamanında alın teriyle kazanarak edindiği mallarının mülklerinin üzerine hukuksuzca, arsızca çökmekle nedense tatmin olmayarak, üzerine bir de sosyal medyada kamu kaynaklarıyla beslediğiniz kadrolu çakallarınız eliyle onun itibarına da çökmeye çalıştığınız ve bu çabanızdan da hiçbir şekilde utanıp sıkılmadığınız için SİZE HAKKIMIZI HELAL ETMİYORUZ!
Size belki de en ihtiyaç duyulan anlarda bu halka, o yüzsüz tüccar başkanı eliyle uzun yıllardır bir “aile arpalığına”, bir “badem bıyığı kardeşliğine” dönüştürülen Kızılay tarafından çadır ve yaşamsal erzak satılmasına ısrarla ve inatla seyirci kalmaya hala devam ettiğiniz ve bu fakir halkı plastik bir leğene dahi muhtaç hale getirdiğiniz için SİZE HAKKIMIZI HELAL ETMİYORUZ!
Duyuyor musunuz? Okuyor musunuz? Hissediyor musunuz? SİZE HAKKIMIZI HELAL ETMİYORUZ!
Uğur Güney Subaşı
KHK lı olarak bizde hakkımızı helal etmiyoruz