Kendisini “demokratik” olarak nitelendiren her siyasi partinin farklı fraksiyonlara bölünmüş olması ve bu fraksiyonların temsilcilerinin gene parti içerisinde aktif olarak rol göstermesi normal karşılanabilecek bir durumdur. Bu durum kendisini en çok sosyal demokrat partilerde gösterir. Öyle ki, ideolojisi sosyal demokrasi olan ve bu yönde ilerleyen bir kitle partisi içerisinde sosyal demokrat, liberal, milliyetçi ve sosyalist fraksiyonlar kendisini partinin içerisinde dört temel grup olarak gösterirler. Etnik milliyetçiler ise oldukça azınlıkta olup tamamen kendi propagandalarını yapma amacıyla sosyal demokrat partiler içerisinde adeta maske takarak varlıklarını sürdürmektedirler. Bir başka söylemle, etnik milliyetçiler sosyal demokrat görüşteki ılımlı çizgiye radikal fikirlerle zarar vermektedirler. Sosyal demokrat bir parti içerisindeki bütün farklı fraksiyonlar kriz anında uzlaşabilme potansiyeline sahiptirler. Bunun en somut örneği şu şekilde verilebilir: Partiler kitlelere ulaşabilmek için farklı vilayetlerde ve daha küçük bölgelerde örgütlenmişlerdir. Eğer bir partinin herhangi bir bölge örgütlenmesinde oy birliğiyle gerçekleşen demokratik başkanlık seçimleri sonrasında halkın oylarıyla seçilen yeni başkan sosyalist ideolojiyi benimsemiş ise aynı bölgedeki farklı fraksiyonlara mensup parti üyeleri yeni başkana karşı cephe alacaklardır ve bir sonraki seçim için hazırlanmaya başlayacaklardır. Liberaller halkın isteklerini umursamayarak kendi menfaatlerinin peşinden koşacaklar ve ceplerini doldurmak isteyecekler, sosyal demokratlar sosyalist başkanı radikal olmakla suçlayacaklar ve milliyetçiler ise milli duygulara yeterince önem verilmediği üzerinden propaganda yapacaklardır. Ancak bütün bunların yanında ulusal düzeyde bir genel seçim durumunda aynı parti içerisindeki farklı fraksiyonlar bir araya gelirler ve kolektif bir bilinç ile birlikte çalışmaya başlarlar. Kitle partilerinin içerisinde süren ideolojik tartışmalar, halk tarafından bilinen partinin dış dünyasında ve medyada çok fazla gündeme gelmez çünkü kitle partileri, söz konusu halk olduğunda teorik olan taraflarını gizlerler ve mevcut siyasi problemlerden, yani halkın en çok sıkıntı yaşadığı güncel meselelerden bahsederler. Teorik yönlerini gizlemelerinin sebebi, halkın anlayamayacağını düşündükleri derin konuları konuşmaları mıdır yoksa içerideki tartışmalardan halkı haberdar ederek partizanları da bölmek istememeleri midir?
Yukarıda yazdığım; milliyetçilerin, sosyalistleri milli duygulara hitap etmemeleri ile suçlamaları konusu kabul görmüş genel algıların aksine tamamen yanlıştır. Çünkü sosyalistler vatanseverlik çizgisinde politikalar üretirler ve bu daha üst yönetim makamlarında da değişmeden aynı şekilde mevcudiyetini korur. Öyle ki, bakanlık düzeyinde üretilen siyasalarda iç politika bakımından sosyalistlerin ve milliyetçilerin faaliyetleri kültür alanındaki politikalar dışında birçok konuda kesişebilir. Sosyalist fraksiyonları hizipçi ve vatanseverlik duygusundan yoksun olarak gösterme çabaları milliyetçilerin kuru propagandaları neticesinde şekillenmiş olgulardır.
Sosyal demokrat partilerin içerisinde farklı fraksiyonlar arasında süren en büyük tartışma hiç şüphesiz liberalleşme konusudur. Liberalizm hem sosyal demokrasiye hem de milliyetçiliğe nüfuz etmiştir (etnik milliyetçilerde ise toplumculuk baskın olduğu için onlar da liberalizmi tamamen benimsemezler) ancak siyasete toplumcu bir bakış açısıyla bakan ve sınıf çatışmalarını tarihi analizin temeline yerleştiren sosyalistler için durum böyle değildir. Sosyalistler liberalizmi, sınıf çatışmaları tarihinin bir evresi olarak görürler ve birey odaklı düşünmeyip topluma ve çoğunluğa odaklanırlar. Ancak günümüzde kitle partisi olan siyasi partilerin bölünmesinin temel nedeni siyasetin teorik kısmına giren ideolojik tartışmalar değil, siyasilerin güç kazanma hırsları ve iktidar arzularıdır. Günümüz dünyasının dinamikleri, sosyal demokrasinin teorik olarak ilk şekillenmeye başladığı dönem olan İkinci Enternasyonal zamanlarına benzememektedir ve artık sosyal demokrat görüş her ne kadar diğer ideolojiler gibi akımlara ayak uydurma vesilesiyle değişmeye devam etse de temel çizgisinden sapmamaktadır. Komünist partiler gibi çekirdek partiler içerisinde ise bölünmeler teorik bağlamda ve ideolojik tartışmalar çevresinde gerçekleşir.
Sağ ve milliyetçi partiler ise daha otoriter bir yapıdadır ve parti hiyerarşileri katıdır. Bu tip partilerde de fraksiyonlar olmasına karşın, bu fraksiyonlar milliyetçi bir perspektif olması şartıyla kısıtlandırılmaktadır. Bu yüzden böylece diğer ideolojilerin parti tabanına sızmasının önüne geçilmektedir. Bundan dolayıdır ki milliyetçi partiler demokratik değillerdir.
Berker KOCAOĞLU