SADECE ÇAVUŞUNUZ DEĞİL, HERKES KOYDU!

AnalizPolitika

Written by:

Biz erkekleri kadınlar büyütürler. Dolayısıyla her erkek aslında bir kadının eseridir, ya da bir anlamda ürünüdür. Kadınlar bazen “ince bir işçilikle” bir erkekten “adam” imal ederler. Bazense kaba saba, özensiz bir mesai sonucunda hiç büyüyemeyen ve de yıllar geçse de asla büyüyüp olgunlaşamayacak olan “şımarık oğlan” çocukları yaratırlar. Kızlarıyla oğulları, gelinleriyle damatları ve hatta kız torunlarıyla erkek torunları arasında bile “erkekten yana” ayrımcılık yapmaktan asla çekinmeyen ve de tabii utanmayan memleket kadınlarını hak ettikleri şekilde acımasızca eleştirdiğim eski bir yazımın girizgahı kadınlar açısından yüzleşilmesi son derece meşakkatli olan bu uzun cümlelerimden oluşuyordu.

Yaşı en fazla 16 ya da 17 olan, Türkçeyi kullanışındaki özensizliğinden, hal ve hareketlerindeki pervasızlığından ve acemiliğinden pek de iyi bir eğitim almadığı anlaşılan, arka fon olarak kullandığı ırkçı materyallerden ise milliyetçi bir evde büyüdüğü ( ya da görüldüğü üzere hala büyüyemediği!) anlaşılan buram buram cehalet ve edepsizlik kokan bir kız çocuğunun, sosyal medyada büyük infiale yol açan ve bünyesinde standart bir haysiyet ve vicdan istihdam eden her izleyeni derin kaygıların koynuna rehin bırakan yaklaşık 12 saniye süren o bitmek bilmeyen kısa videosunu izleyince, aslına bakarsanız annelerin sadece özensiz bir mesai sonucunda hiç büyüyemeyen ve de yıllar geçse de asla büyüyüp olgunlaşamayacak olan “şımarık oğlan” çocukları yaratmadıklarını; ne yazık ki mesailerinin bir bölümünü de daha çocuk yaşta olmasına rağmen ırkçılığın, edepsizliğin, vicdansızlığın, ahmaklığın her türlüsünü sarıp sarmalayarak; hemen hemen kendi yaşlarındaki bir hemcinsinin ölümü ile noktalanan vahşi bir tecavüzü kutlama yapılacak bir eylem, alınan bir rövanş, karşı kaleye atılan bir gol olarak niteleyerek bunun sevincini yaşayan, yaşayabilen, daha fenası bütün bu utanmazlığını sosyal medya aracılığı ile tüm memleket sathına ifşa ederek pespayeliğin adeta kara kalem eşkalini çizen bu kız çocuklarını da büyütmek ve belki de bu rezil hale getirmek uğruna hoyratça tükettiklerini anlamış olduk!

Peki, “çavuşumuz koydu, Sakarya koydu, Afyon koydu” diye böğürerek bir insandan bir başka insana yönelebilecek en fena kötülüğün, yani ırkçılığın sebep olduğu bu doğal vahşeti yaklaşık 12 saniye boyunca “kan dondurucu” bir coşkuyla anlatıp hem sabrımızı hem de bu ülkeye dair umutlarımızı adeta dinlene dinlene duvardan duvara vurmayı başaran bu küçük yaratığın imalatından, böylesine canavarlaşmasından sadece annesi ya da ailesi mi sorumludur yani? Elbette hayır.

Kendisi her ne kadar yetersiz bir eğitim almış olsa da, her nevi yabancıya düşmanlığın memleketin her yöresindeki eğitimin ve öğretimin amentüsü haline getirildiği Türk Milli Eğitim sisteminin ve de tabii o sistemin yeminli gestapoları pozisyonunda olan ırkçı ve mezhepçi öğretmenlerinin tornasından geçmesinin bu utanmazlığın bu kadar serpilip büyümesinde hatırı sayılır miktarda payları yok mudur yani?

Cari iktidarın destekleyip semirttiği ve şımarttığı bazı karanlık güruhların artık herkesin malumu olduğu üzere bir takım kirli siyasi hesaplarla kadim Kürtlerin hayatları üzerinde kadın demeden, çocuk demeden, emekçi demeden “kanlı atış talimleri” yapmalarının; iktidar tarafından korunduklarının bilincinde bu vahşiliklerinin boş kovanlarını suç mahalline rahat rahat bırakmalarının, ve beklendiği gibi de başlarına hiçbir şey gelmemesinin daha hayatının başlama noktasında olmasına rağmen ırkçılığın o coşkun seline kapılmaktan geri kalmamış böylesine cahil ve hadsiz bir kızcağızı etkilememesi, artık yaşamımızın her alanına arsız bir sigara dumanı gibi sinen bu pusu kültüründen bir şekilde cesaret almaması mümkün olabilir mi yani?

Hiç sanmıyorum. Ucundan kenarından, kıyısından köşesinden de olsa yaklaşık 12 saniye süren insanlığa karşı işlenen bu cinayette başta devlet ve cari iktidar olmak üzere ırkçılığı yaşam pedalleri, hayat tarzları haline getirmiş geniş kitlelerin kirli parmak izleri mevcuttur. Toplum olarak bu vahim gerçekle yüzleşilmediği her an, her saniye çekilecek olan yeni bir kötülük kaydının cesaret reaktörü işlevini görecektir.

Buradan hareketle kız çocuklarına gereken değeri ve önemi vererek onları ötekeleştirmeden büyütmesi, yetiştirmesi gereken annelerin, ötekileştirmenin, ırkçılığın, ayrımcılığın büyük suç ve ayıp olduğunu eğitim ve öğretimin ABC’si haline getirerek kendilerine teslim edilen öğrencileri insan haklarına saygılı birer yurttaş olarak hayata hazırlamakla yükümlü olan eğitimcilerin, kendi yurttaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamakla yükümlü olan devlet mekanizmasının ve o devlet mekanizmasının geçici süreliğine sevk ve idaresine soyunmuş cari iktidarın vahim nefretlerle süslenmiş bu kısa videodan çıkarmaları gereken çok sayıda hayati dersler vardır, olmalıdır da zaten.

İnsanlığımızın tekmil-i birden sıfırlanmasını, bir sonraki koyanların arasına yeni çavuşların, yeni illerin katılmasını istemiyorsak eğer herkes payına düşen sorumluluğunu yerine getirmelidir. Aksi halde büyük umutlarla büyüttüğümüz evlatlarımızı bir anda sosyal medyanın nefret objesi haline dönüşmüş olarak bulabiliriz.

Uğur Güney Subaşı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir