Ortaya çıkmasının birçok nedeni olan yozlaşmanın genel anlamı; toplumun içerisinde bulunduğu kültürün, geleneklerin bozulması ve o toplumdaki insanların, kişisel hırslarının toplumsal çıkarların önüne geçerek başkalaşmasıdır. Lakin bazı zamanlarda yozlaşma direkt olarak devlet tarafından iktidar pekiştirme amaçlı da kullanılabilir ve bunun adı “yozlaştırma”dır. Yozlaşma farklı şekillerde ve alanlarda gerçekleşebilir ancak bunların bütünü genel olarak toplumu etkiler.
Politik istikrarsızlık ile toplumsal yozlaşma aynı terazi üzerindedirler ve birbirleriyle doğru orantılı bir şekilde ilerlerler. Eğer ki politika doğru uygulanamaz ve yöneticiler sadece bir sınıfın, birkaç elitin yararına, onların ceplerini doldurmaya yönelik bir yol izlerlerse o zaman sosyolojik yozlaşma da kaçınılmaz olur. Yani hangi taraf daha ağır olursa orası her geçen gün kuvvetini artırarak bir diğerini etkisi altına alır. Gerici ve muhafazakar hükümetler halkı sırf kendi menfaatleri için yozlaştırmaya yatkındır ve bu yozlaşma onlar için iktidar demektir. Toplumu yozlaştırma yoluyla yönetimi kalıcı hale getirmek veya uzun süre devam ettirmek hangi demokrasi türü uygulanırsa uygulansın ve söz konusu devlet her ne kadar demokratik olursa olsun ülkeyi bir tiranlığa dönüştürüp faşizm diktatörlüğünü pekiştirme riskini içerisinde barındırır. Ayrıca zaten yozlaştırmayı bilerek uygulayan bir siyasi yapılanmaya demokratik demek de baştan hatalıdır.
Bu yüzden de iktidar hırsıyla uygulanan bu türlü politikalar eğitimi gözden düşürmeye ve yöneticilerin mevcut nesillerinin devamı için kendilerine uygun olan eğitim sistemini yerleştirmesiyle uzunca bir süre devam eder. Bu süreç politik istikrarsızlığa yol açar ve en başta azınlık olan gericilerin çoğalmasına vesile olarak toplumun yozlaşma sürecini hızlandırır. Özellikle muhafazakar-milliyetçi yönetim biçimlerinde eğitim sistemi daha çok geçmişe dayanır ve öğretici, yenilikçi yanından çok tutuculuğu baskındır. Bu şekilde yetişen yeni bir nesil ilerici olamayacağından dolayı elitler için potansiyel oy toplama kitlesi olarak görülür.
Toplumsal yozlaşma çok geniş kapsamlı bir kelimedir. Sözünü ettiğim eğitim politikası, yozlaşma için en temeli oluştururken diğer belirtiler bu temelin üstünde şekillenir. Bunun başka bir örneği ise din konusudur, öyle ki devlet elitleri dini kullanarak da toplumu yozlaştırabilirler ve özellikle de kendi Rönesansını henüz geçirememiş olan İslam buna çok uygundur. Din amacının dışına çıkarılır ve toplumun itaat etmesini sağlamak için otoriter bir yapıya büründürülür. Eğitim ile zaten boyun eğdirilen nesil bir de din ile sıkıştırılır ve böylece yetişen yeni neslin “yozlaştırılma” süreci tamamlanmış olur. Bozulmuş eğitim sistemi ile yetiştirilmiş din görevlileri ise halka doğru bilgileri aşılamaktan çok elitlerin iktidarını pekiştirirler. Yani özet olarak toplumsal yozlaşmayı gerçekleştirmek ve itaatkar bir halk yetiştirmek isteyen muhafazakar elitler için eğitim ile din birbirinden ayrılamayacak kadar önem arz eder. Eğitim ile temel oluşturulur, din ile de pekiştirilir.
Berker KOCAOĞLU