Siyasal İletişim, siyasi partilerin en fazla kullandıkları iletişim türlerinden biridir. Siyasi partiler kitleleri etkilemek için kullandıkları bu iletişim türünü kendi içlerinde ne kadar kullanıyor olmaları, kurmaylarına ne kadar söz hakkı verdikleri ve tabandan tavana düşüncelerini ifade edebilen üyeler olup olmadıkları parti içi demokrasinin en güzel yansımaları olacaktır.
Parti içi demokrasinin önünü kapatan ve kendi rejimini kurmak isteyen liderler için siyasal iletişimi, parti içi iletişimi sağlamak güçleniyor. Parti içi demokrasinin sağlanmasının en önemli ölçütlerinden birisi de denetim mekanizmalarının sağlıklı bir şekilde denetlenmesidir. Liderlerin parti siyasetinde belirleyici
olması, egemen bir siyasal kültürün varlığı parti içi demokrasiyi daha da geri plana itmektedir. Parti içerisinde muhalif görüşe sahip üyeler tepki gördükleri ve dışlandıkları bir Türkiye’de parti içi demokrasi sekteye uğratılması bir yana gerçek anlamda siyasal partilerde bir tıkanma oluşur. Tek adama ya da tek Lidere bağlı siyaset anlayışının demokratik sistemin tıkanma kaynağı olmasının yanı sıra kendini tekrar etme, politikasızlık, uzun dönemli ve tutarlı karar alamama gibi sorunlar meydana gelmektedir. Parti içerisinde eleştirilmekten çekinen, kurmaylara söz hakkı vermeyerek tek adam/lider olma yönünde ilerleyen sadece parti içi demokrasi değil Türk demokrasi adına da sorun teşkil etmektedir. Tek adama ya da liderliğe bağlı siyaset anlayışı katılımcı demokrasi anlayışının zayıflamasına yol açarak Türkiye demokrasisini de sekteye uğratacaktır.
Siyasal iletişim açısından katılımcı bir anlayışın egemen kılınması liyakatli kadrolarla siyasal sistemin sağlıklı işleyişini sağlanması, katılımcı demokrasinin önündeki yasal engellerin kaldırılması ve toplumun geleneksel siyasi kültür ile yeni fikirler ve görüşmeler belirtmek lidere karşı gelmektir anlayışından kurtulmasının sağlanması katılımcı demokrasiyi bir adım daha ileri taşıyacaktır. Parti teşkilatlarının oluşumunda üyelikten başlayarak parti genel başkanına kadar olan her kademedeki yöneticilerin belirlenmesinde uygulanan yöntemler ile yöneticilerin görev süreleri, parti içi demokrasi ve parti disiplini olgusunun hangisinin partiye hakim olacağını gösterir. Siyasi partilerde parti içi seçimde uygulanan delege sistemi demokratik yöntem olarak görülmesine rağmen aslında tamamen demokratik olmayan bir uygulamadır. İlçe kongresini oluşturan dört yüz delege ile il kongresini oluşturan altı yüz delege ve büyük kongreyi oluşturan yaklaşık bin iki yüz delegenin sayılarının az
olması sebebiyle her kademedeki yöneticilerin etkisi altında kalma ihtimalleri çok fazladır. Mevcut delegeler her ne kadar tabandan itibaren seçimle gelmiş olsa da aslında parti yöneticilerin isim yazması sonucu seçilmektedir.
Blok liste adı altında yapılan seçimlerle oluşan delegasyonun kendilerini listeye yazanlara ihanet etmesi beklenemez. Siyasi parti tüzüklerinde partinin her kademe yöneticilerinin görev süreleri belirsizdir. Bu durum totaliter bir yapının doğmasına sebep olabilir. Yöneticileri değişme ihtimalinin zor olması veya kısa süreçte olmaması parti içi görevlere aday olanları, inandıklarını söyleme hususu ile yöneticilerin söylemleri arasında bir tercihte bulunmalarına yöneltecektir. Dolayısıyla siyasete yeni giren veya girmeye hazırlananlar parti içi görevlere gelebilmek için mevcut yöneticilerle söylem ve eylem birlikteliği yapacaklardır.
Bir siyasi partinin öncelikle kendi içerisinde siyasal katılımı arttırıcı politikalar izlemesi parti içi demokrasinin daha işlenebilir kılması gerekmektedir. Parti içi demokrasi ise güçlü bir örgütsel katılım ile mümkündür. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ise parti içi demokrasinin güçleştiği durumlarda ülke demokrasisinde de sorunlar yaşandığı görülür.
Siyaset kişisel çıkarlar uğruna tek adam/lider olunabilecek yer olarak görünmekten çıkıp ülke demokrasisine katkı sunmak için yapılırsa ve katılımcı demokrasinin sağlanması için öncelikle parti içi demokrasiye önem verilirse demokratik gelişime daha fazla katkı sunulmuş olunacaktır.