Yüzünü ve kazanmaya dair istihdam ettiği umutlarını darmadağın eden güçlü yumruk darbeleri ile hem üzerinden hem de içinden geçen “iri çaplı” bir “Sibirya Ekspresi”nin ağır mağduru olarak kanlı adımlarla köşesine doğru gitmeyen, adeta sürüne sürüne sığınan Rocky’i köşesinde ilk olarak, pervasızlığı, hınzırlığı ve hafif meşrep yapısıyla memleketi Philadelphia’da küçük çaplı bir kariyer inşa etmiş olan kayınbiraderi Paulie karşılar.
Bir yandan Rocky’nin ilk tedavisini üstlenirken diğer yandan da ona moral vermeye çalışan Paulie’nin umut dolu sözlerini ringde aldığı öldürücü yumruk darbeleriyle adeta serseme dönen Rocky’nin maça dair yapmış olduğu o hüzünlü dertleşmesi keser; “Ringde üç kişi görüyorum Paulie, üç kişi!” Allah vergisi hınzırlığını ve fırlamalığını o zor Moskova akşamında da nefis bir pragmatizmle çiftleştirmeyi başaran Paulie ise; “Ortadakine vur Rock!” der. “Ortadakine vur!”
Hukuk, demokrasi ve ekonomi başta olmak üzere hayatın hemen hemen her alanında aldığımız ağır yumruk darbeleri sebebiyle tıpkı Amerikalı boksör Rocky Balboa gibi sersemlemiş, dağılmış bir halde olduğumuz için, ağır adımlarla da olsa köşemize doğru sığınabileceğimiz; orada bir nebze de olsa nefeslenip toparlanabileceğimiz uzun ama çok uzun bir molaya ve de tabii tedaviye toplum olarak fazlasıyla ihtiyaç duyduğumuzu düşünüyorum ben.
Zira devlet imkanlarını sonuna kadar kullanarak saha ve seyirci avantajını taammüden ele geçiren ve bizi rakip olarak değil, kendisi için yok edilmesi elzem olan korkunç bir düşman olarak addeden ihtiraslı rakibimize karşı mücadele verirken sadece enerjimizi ya da moralimizi değil; bizi biz yapan bazı hayati hasletlerimizi de tümüyle kaybettiğimizi görüyorum.
Memleketin boyun eğmeyen az sayıdaki iş insanlarından ve aktivistlerinden birisi olan Osman Kavala’nın sırf ”paşa gönülleri ve reisleri öyle istiyor!” diye hakkın, hukukun ve de hakkaniyetin ırzına geçme pahasına saçma sapan, akıl ve mantık dışı gerekçelerle yıllardır bir mapushane griliğine mahkum edilmiş olması; bu ülkeye dair gerçekliğin bazılarının işlerine geldiği gibi rahatça eğilip bükülerek mesleğini ama sadece mesleğini yapmaya çalışan yiğit bir gazetecinin, korkusuz bir basın emekçisinin tıpkı Kavala gibi saçma sapan, mantık ve akıl dışı gerekçelerle yıllardır demir parmaklıkların ardında unutulmaya terk edilmiş olması; mevcut hükümete muhalif olan milyonlarca seçmenden oy almayı başarmış büyük bir kitle partisinin karizmatik liderinin ve onun kıymetli siyaset arkadaşlarının sırf bu toprakların her daim kesilmesi, törpülenmesi ve hatta zamanı ve yeri geldiğinde de itinayla yok edilmesi gereken birer “fazlalıkları” olarak görüldükleri için özgürlüklerine açık açık, ulu orta el konulmuş olması ve daha fenası da bu hukuk ayıbının, bu siyasi soykrımın istikrarlı bir takvime bağlanmış olması; belediye başkanı adayı olarak yerel seçimlere girmelerinin önünde hiçbir yasal ya da hukuki engel bulunmamasına karşın girdikleri seçimleri açık farklarla kazanan HDP’li belediye başkanlarının her ne hikmetse(!) birden bire “terör yardakçısı” ilan edilerek “mazbatalarına arsızca ve hukuksuzca el konulması ve yerlerine israf konusunda adeta tarih yazan bir takım abuk sabuk parti komiserlerinin hayasızca atanmış olması; toplumun geniş kesimlerinin ilgi ve vicdan dünyalarında hak ettiği yeri ve ilgiyi yıllardır hiçbir şekilde bulamıyor ne yazık ki..
Buradan hareketle bize biraz olsun düşünme, nefeslenme, son derece örselenmiş olan aklımızı ve vicdanımızı başımıza devşirme imkanını sağlayacak olası bir molaya hiç olmadığı kadar ihtiyacımız olduğu kanaatindeyim. Ki sonrasında az biraz da olsa toparlanarak haksızlıklara, hukuksuzluklara ve vicdansızlıklara karşı göstereceğimiz “kolektif” tepkilerle tıpkı Rocky Balboa gibi “ortadakine“ vurarak bu zalimliği, bu şımarıklığı ve de elbette bu resmi hoyratlığı tekmil-i birden bitirelim, bitiremesek bile bu haksızlıkları imkanlarımız ölçüsünde duyurarak malum zalimlerin üzerinde bir şekilde caydırıcı olabilelim.
Bizler açısından son derece elzem olan bu hayati molayı alamaz ve toparlanmayı başaramazsak eğer, korkarım ki diğer ikisinin sadece ringde değil, hayatın güç birliği yapmadığımız, birlikte hareket etmediğimiz, kim uğramış olursa olsun haksızlıklara kayıtsız şartsız karşı çıkmayı başaramadığımız her alanında, her köşesinde bizi hunharca tepelemesine izin vererek adil olmayan bu kirli dövüşün kan revan içerisinde kalmış birer mağduru ve potansiyel kaybedeni olarak hayatımıza “düştüğümüz” ve hatta bir daha kalkmamak üzere yere serildiğimiz yerden devam etmek zorunda kalacağız.
Dolayısıyla tercih senin Türkiye! Ya her beraber toparlanacağız, ya da teker teker tepeleneceğiz!
Uğur Güney Subaşı, Ağustos 2022, Adana