Politikhane ailesi olarak Halkların Demokratik Partisi Kocaeli Milletvekili, İnsan hakları aktivisti, yazar, gazeteci ve siyasetçi Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun gündeme dair yorumlarını merak ettik, kendisi ile iletişime geçtik ve röportaj yapmak istediğimizi söyledik. Mutlu olacağını söyledi ve sorularımızı cevapladı. Keyifli sohbeti için Sayın Gergerlioğlu’na teşekkür ederiz. Keyifli okumalar.
- İnfaz Yasası konusunda HDP ne düşünüyor?
İnfaz yasasının adil ve eşit bir şekilde çıkması için HDP büyük bir gayret verdi. Hem yasanın ayrımcı olmaması hem koronavirüs dolayısıyla tüm mahpuslar için yaşam hakkının ihlal edilmesi tehlikesine karşı en özgürlükçü ve en geniş persfektifte infaz yasasının tüm mahpusları kapsaması için gayret sarfetti ve sonuçta ayrımcı, daraltılmış bir yasa çıktı. Biz bu yasayı kabul etmiyoruz. Çünkü, yıllardır beklenen ve cezaevlerindeki yüzbinlerce insanın, milyonlarca mahpus yakının beklediği infaz yasası böyle olmamalıydı. Ayrıca Koronavirüs dolayısıyla büyük bir can tehditi var. Cezaevlerinde insanlar dört duvar arasında savunmasız durumda ve sağlığa erişimleri sıkıntılı. Biz bu yasayı kabul etmiyoruz ve AYM’den dönmesini bekliyoruz. Dönmese bile Koronavirüs dolayısıyla acilen yasadan farklı olarak tahliyelerin önünün açılması, tutukluların, riskli grupta olan kişilerin öncelikli olmak üzere tahliye edilmesi mahkumlarında infaz erteleme alarak adli tedbirlerle tahliye edilmesi gerektiğini düşünüyoruz ve bu yasayı kabul etmiyoruz. Cezaevleri önlerinde açıklamalar yapıyor milletvekili arkadaşlarımız. Bizde her türlü lobiyle bu yasanın hukuka aykırı olduğunu söylüyoruz. Türkiye’nin saygın hukukçuları da bu yasanın iptal edilmesi gerektiğini düşünüyor. Yasa görüşülürken de saygın hukukçular bu yasanın adalete, anayasaya uygun olmadığını söylüyordu bizde böyle düşünüyoruz. Anayasaya apaçık aykırı ilkeleri var ve siyasi iktidarın baskısında olmasına rağmen anayasa mahkemesinin anayasaya uyarak yasayı iptal etmesini bekliyoruz.
- Corona Virüs Salgını kapsamında iktidarın politikalarını doğru buluyor musunuz?
Koranavirüs kapsamında iktidarın politikaları son derece gecikmiş politikalar olduğu, tehlikenin farkına varamadılar ve 3- 4 ay önce Çin’de çıkan bir salgının diğer ülkelere de yayıldığını, komşumuz İran’a geldiğini ve bize de çok etkili bir şekilde gelebileceğini düşünmediler gereken tedbirleri almadılar, sınır kapıları uçak seferleri gecikmeli bir şekilde iptal edildi ve Türkiyedeki önemli tedbirler, sokağa çıkma yasağı gibi tedbirlerin ilk baştan alınması gerekirken, boşalttıkları kasadan para bulamayacakları için sokağa çıkma yasakları ve zor durumdaki halkın, esnafın maddi açıdan desteklenmesi konusundaki gereken bütçeyi bulamadıkları için son derece mütereddit davrandılar. Tedbirler geç alındı, test sayıları en baştan nitelikli bir şekilde yapılmalıydı, çok acemice ve amatörce yönetildi konu tehlikenin farkına varılmadı. Umreye gitmek isteyenlerin önü açıldı, 21000 kişi gitti ve yurtdışından gelişlerin önü kesilemedi bu yüzden İstanbul adeta virüsün salgın merkezi oldu. Umreden dönenler de Anadolu’nun dört bir tarafına bulaştırdılar 21000 kişiden son 5000’i geldiğinde akılları başlarına geldi ve gece yarısı öğrenci yurdu boşaltarak umreciler oraya yerleştirerek bir çözüm bulduklarını sandılar ama iş işten geçmişti, salgın Türkiye’ye yayılmıştı. Salgın sayıları konusunda da gerçekçi açıklamalar yapılmıyor, gereken test sayıları yapılmadığı için gereken vaka sayıları tespit edilemedi ve geriye yanlış farklı teşhislerle ölen birçok kovit hastası tespit edilemedi, kayıtlara geçemedi bunu çok yakın ispatlanmış örneklerle de biliyoruz şuanda test sayılarında bir artış var. Evet test sayılarıyla bir ara yüzde 15’i de aşan oranlarda İtalya ve İspanya artış oranlarını geçtik şuanda Adalet Bakanlığına bağlı cezaevleri ile ilgili sorun büyüyor oralarda hastalık artıyor, bu konuda ciddi açıklamalar yapılmıyor. En baştan beri Sağlık Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı kamuoyunu doğru bilgilendirme açısından gereken açıklamaları yapmıyorlar. Bu konuda titiz değiller maalesef şu anda belki bir takım önlemler alınmaya başlandı, sokağa çıkma yasakları, test sayılarının artırılması evet bunlar doğru şeyler, doğruya doğru demek lazım ama zamanında alınmayan önlemlerden dolayı hasta olan ve ölen vatandaşlarımız hakkında da siyasi iktidar bir hesap vermeli, önemli bir gecikme ve bu örtbas etme girişimini görüyoruz. Her iki bakanlığın gerek toplumda gerekse cezaevlerindeki artan sayıları bir müddet gizlediğini ve şu anda da güvensiz bir politikayı devam ettirdiğini biliyoruz. Şeffaf olunması gerektiğini düşünüyoruz ve tüm toplumun duyarlık gösterdiği bu konuda siyasi iktidarın siyasi kaygılardan uzak bir şekilde şeffaf açıklamalarla toplumu bilgilendirmesi gerektiğini söylüyoruz.
- Virüs sonrası ekonomiyi nasıl görüyorsunuz, neler yapılmalı?
Birisi hem hayatımızı tehdit ediyor hem de ekonomimizi tehdit ediyor, birisi önceden tedbirler alınmadan nasıl ki vatandaşlarımızın hayatını almaya başladı, önceden ekonomik tedbirler de alınmadan başladığı için şuanda vatandaşlarımızın iş dünyasında çok büyük depremlere neden oluyor. Küçük ve orta esnaf, büyük esnaflar gerçekten hepsi de zor durumda. Bilhassa küçük ve orta esnaf bundan çok kötü bir şekilde etkileniyor, iflas edecek olan belki binlerce kişi var çünkü devlet her ne kadar ufak tefek destekler açıklasa da ciddi destekler değil, büyük yatırım yapan insanlar var turizm sektörün de yaza doğru büyük yatırımlarla bir beklentiye giren insanlar hiç hesapta olmayan ani bir piyasa durması ile karşı karşıya ve daha sayabileceğimiz birçok sektörde inanılmaz bir şekilde insanların işleri alt üst oldu, hayatları alt üst oldu. Allah korusun bundan dolayı intiharlar olabilir, büyük iflaslar olabilir bir büyük işsizlikler olabilir. Büyük bir ekonomik kriz maalesef bizi bekliyor. İktidar ekonomik açıdan kasayı savaşa , saraya ayırdığı için maalesef kasayı boşaltmış durumda ve gereken önlemler alınmadığı zamanında esnafa gereken tedbirler yapılmadı, verilmedi şuanda bir de tarım sektörü var. Tarımda da büyük bir sıkıntı var. Mevsimlik işçiler gidip çalışabilecek mi? Fındıkta ve diğer pamuk ve benzeri sektörlerde üretimde büyük bir düşüş olabilir, bu da ileride belki bizim ekmek ihtiyacımızı bile sarsabilir. Bunlar son derece önemli ve Türkiye’yi tehdit eden ekonomik sorunlar. Büyük işsizlik ortaya çıkabilir, büyük iflaslar ortaya çıkabilir, şuanda esnaf ne yapacağını bilemez bir durumda. Herkesimden işçi, esnaf perişan durumda gereken tedbirlerin zamanında alınmaması büyük bir kaosa sürüklüyor bir an evvel daha etkin tedbirlerin alınması lazım. Esnafa devletin büyük desteğinin olması lazım ödemeler noktasında ve sabit giderlerini hafifletme noktasında çok büyük önlemlerin olması lazım.
- Yerel yönetimlerin bağışlarına iktidarın el koymasına nasıl bakıyorsunuz?
Yerel yönetimlerin yardımlarına el konulması gerçekten iktidarın nasıl baskıcı ve otoriter bir yapıda olduğunu gösteren son örneklerden birisi. Zamanında iktidara alternatif olarak belediye yönetimlerini ele geçiren kişilerin şu anda belediyelerin yardımlarına nasıl da devlet eliyle engel koymaya başladığını görmemiz son derece çarpıcıdır. Dünkü mazlum olan insanların bu gün zalim olması son derece çarpıcıdır. Dün statükoyu eleştiriyorum diye yola çıkanların bir numaralı statükocu olması son derece manidardır. Dün ben zulme uğruyorum uğruyorum diyenlerin bugün zulmü bizzat tatbik etmeleri manidardır. Bu gerçekten inanılmaz bir durumdur çünkü hem bir belediyecilik hizmetinin engellenmesi vardır hem de salgın,afet gibi çok olağanüstü bir hali yaşıyoruz. Türkiye, böylesine olağanüstü bir hastalık, salgın afet halini yaşamamıştı böylesi bir anda bile toplumsal dayanışmayı kuvvetlendirmek yerine bakıyorsunuz HDP belediyelerine kayyum atayan, CHP belediyelerinin engellemeye çalışan gazetecilere soruşturma açan gerçekleri söylemeye çalışan STK temsilcilerine soruşturma açan, ne yapacağını bilemez bir şekilde sağa sola saldıran bir iktidar var ve en son olarak salgın gibi bir insani felaket ortamında aç sefil durumdaki insanlara yardım etmek isteyen belediyelerin hesaplarına el koyan bir anlayış var karşımızda bu gerçekten dehşet veren bir anlayış çünkü inanılmaz kin, hırs ve öfkeyle hareket ettiği apaçık belli olan ne yapacağını bilemez bir halde bir saldırganlık içinde olan bir iktidar var karşımızda ve gerçekten ürkütücü, insanlık adına en başta ürkütücü siyaset adına ürkütücü, çünkü bu anlayışlar hem insanlığı hem de siyaseti boğan anlayışlar, bu tür anlayışların Türkiye’yi kaosa sürükleyeceğinden hepimiz emin olabiliriz. Allah korusun diyoruz ülkemizde biz barış, adalet ve herkesin konuşacağı bir demokrasi istiyoruz ama iktidarın böylesi korkunç bir zamanda bile yaptığı tüm bunlar son derece üzücü, şiddetle kınıyorum.
- Son olarak okuyucularımıza ve gençlere söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Son olarak okuyucularınıza ve gençlerimize siyaseti yakından takip etmeleri gerektiğini, ön yargılardan uzak insanlarla ortak paydaları paylaşmaları gerektiğini söylüyorum. Türkiye’nin en büyük ihtiyacı, farklı kesimlerin hep kendi mağdurunu, mazlumu öne çıkarması ve başkasını görmemesi biz böyle hepimiz bakın hepimiz diyorum sadece sağcısı, solcusu Türkü, Kürdü, Dindarı, Ateisti ile böyle yaptığınız müddetçe sulh ve selamete barışa, demokrasiye ulaşamayız. Hepimiz adalete endekslenmeliyiz, insan haklarını endekslenmeliyiz hatalarımız konusunda özeleştiri yapmalı, günahlarımızı çıkarmalıyız ve insanlara elimizi uzatmalıyız. Bunu yapmadığımız müddetçe eleştiririz iktidar kendisini savunur efendim iktidara geliriz muhalefeti bu sefer biz görmemeye başlarız ve dün eleştirdiğimizi bugün yapmaya başlarız böyle bu böyle devam edip gider, o yüzden bu konuda son derece hassas olmamız gerekiyor. Tüm kardeşlerimize bunları tavsiye ediyorum, saygılarımı sunuyorum, iyi yayınlar diliyorum efendim.