KABAHATİN ÇOĞU SENDE

AnalizPolitika

Written by:

Sıtmanın, ince hastalığın, covidin ve diğer birçok mikrobiyal hastalığın bulaşıcı olduğunu bilirdim. Ama akıl tutulmasının, bir toplumun tamamının aklının yitirmesinin bulaşıcı olabileceğini bilmiyordum.

Aklın, vicdanın ve vefa duygusunun yok olduğu bu günler akşamdan sabaha gelmedi. Kan, irin, kötülük ve ihanet dolu bu günler piyangodan çıkmadı.

Satır başlarıyla kısa bir kronoloji yapalım.

Tarihte Kürtler’e ayrıcalık ilk kez, hani şu yere göğe sığdıramadıkları, Abdülhamit ile başladı. Doğu Anadolu Bölgesinde mutlak gücünü korumak adına Hamidiye Alayları ile ilk defa Kürt Aşiretlerine ayrıcalık verildi. Bunlar devlete vergi vermez, orduya asker göndermez ve yaptıkları hiçbir kötülüğün hesabını vermezdi.

Bu durum 1923 yılına kadar devam etti. Mustafa Kemal Atatürk’le birlikte ulus devlet yaratma projesiyle yüz yıllara dayanan geçmiş pekiştirilmek istendi. Birlikte emperyalizme karşı savaşlar kazanıldı. Ama sonrasında emperyalist ülkelerin her dönem satın alabilecekleri iş birlikçiler bulundu. En büyük propaganda araçları da “Din” ve etnik milliyetçilik oldu.

Kimi zaman Şeyh Sait ve Seyyit Rıza gibi tetikçilerle genç cumhuriyet ve uluslaşma projesi sabote edilmeye çalışıldı. 1980 yılına kadar bu düşünce bazen düşük yoğunlukla bazen saman alevi gibi parlayarak devam etti.

12 Eylül faşizmi ile uluslararası güçler istedikleri ortamı elverişli hale getirdiler. Kuzeyde Sovyetlerle korkutarak uluslaşma projesi tam olarak yıkıma sürüklendi. İslamcı terör örgütlerinin finansörü Rabıta ile iş birliği yapıldı borç alındı. Dağa taşa Atatürk büstleri dikilerek Mustafa Kemal Atatürk ideolojisinin için boşaltıldı. 17 yaşındaki çocukları asan faşistler Abdullah Öcalan’ı fark etmedi(!).

Sonrasında gelen Anap, Tansu Çiller’in DYP’si, Refah Partisi başta olmak üzere iktidar olan bütün siyasi partiler adeta birbiriyle yarışarak Pkk ve Fetö projesine bilerek veya bilmeyerek destek verdiler.

Geldik bugüne.

40 yıldır devam eden, kırk binin üstünde insanımızın öldüğü terör sorununu, bir adayı tahsis ettiğimiz ve yirmi beş yıldır tutuklu bulunan terörist başının çözmesini umut ediyoruz.

Uzun uzun analizlere gerek yok. 25 yıldır ceza evinde bulunan bir katil nasıl oluyor da örgütü yönetebiliyor? 25 yıl sonunda nasıl oluyor da “barış” elçisi olabiliyor?

Bu günlerde eline bir çubuk ve kalem alan televizyonlarda uzun uzun analiz adı altında demagoji yapıyor. Yok efendim “Kürt sorunu” şundan kaynaklıymış, “şöyle çözülebilirmiş.”  Yok efendim atılan adım ülkenin geleceği açısından çok yerindeymiş.

Süslü (Süleyman değil) kelimelerle uzun analizlere gerek yok. Ülkeyi yakan sorunun temeli “Kürt sorunu” değildir. Ülkeyi bu hale getiren sorunlar;

Demokrasi,
İnsan hakları,
Hukuk,
Emek-sermaye sorunlarıdır.

TV’lerde gerekçeleri duyuyoruz. Yok efendim halay çeken Kürt Gençleri tutuklanıyormuş. Doğrudur. Ama bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal’in adını haykıran gençler de tutuklanıyor. Üstelik kimse onlar için kıyameti koparmıyor.

Bu ülkenin suyunu, toprağını, ormanını savunan insanlar tutuklanıyor, Soma’da göçük altındaki madenci yakınları tekmeleniyor ama kimse onlar için hukuk ve insan hakları sorunundan söz etmiyor.

Cemaatlerde çocuklar tecavüz ediliyor, yakılıyor, her gün bir kadın öldürülüyor, 8 yaşındaki bir kız ailesinin gözleri önünde katlediliyor ama kıyamet kopmuyor. Tayyip Erdoğan’ın toplantısında baş örtülü kızlar “İsrail’le neden ticaret yapıyorsunuz” diye soruyor yaka paça göz altına alınıyor.

Ama bu ülkede Anayasal suç olan Hilafet Bayrağı açmak, Türkiye Cumhuriyeti’ni bir şeriat devleti haline getirmek için çalışmak serbest.  

Diyarbakır’da Tahir Elçi, Ankara’nın göbeğinde Sinan Ateş katlediliyor ama katilleri bulunamıyor.

Şimdi bu ve daha yüzlerce sorunu terörist başı Abdullah Öcalan’ın desteğiyle mi çözeceğiz?

Neymiş efendim bu sorun uluslararası aktörlerle birlikte çözülebilirmiş. Kim bu uluslararası aktörler? BOP’unyürütücüleri. PKK’yı ve İslamcı terör örgütlerini dünyada istedikleri şekilde kullananlar kim? BOP yürütücüleri?

Sorun nasıl çözülecekmiş…Uluslararası aktörlerle birlikte.

 “Din elden gidiyor” dediler, Yaktın yıktın.

“Vatan elden gidiyor” dediler canını verdin.

Koyun gibisin be kardeşim!

Ne dedilerse inandın, hemen sürüye katılıverdin.

Bugün açsak, geleceğimizden endişe ediyorsak

Şehitlerimizin kanı diyorsak,

Söylemeye dilim varmıyor ama,

Kabahatin çoğu sende kardeşim.

Bugün hala kıyamet değilse bile hiçbir şey kopmuyorsa

Kabahatin çoğu sende kardeşim.

Çünkü; bütün bu kötülükler yaşanırken sen şükretmeye devam ettin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir