Akciğerlerine tutunmaya talip olduğu canlılar arasında dil, din, ırk, millet, sınıf, ülke, ideoloji farkı göz etmemesiyle aslında tehlikeli olduğu kadar da son derece “demokrat(!)” ve “eşitlikçi(!)” bir virüs olduğu anlaşılan Covid 19 ile kıyaslandığında, her nevi adi ve tarihi ayrımcılığın süzgecinden geçirerek gözüne kestirdikleri “olağan şüpheli” avlarının sadece akciğerlerine değil, en kıymetlileri olan o pırıl pırıl evlatlarına, kıyıda köşede biriktirdikleri fakir umutlarına ve bütün bu dayanılmaz acılarla sınanan o çelikten sabırlarına ve iradelerine istiridye gibi utanmazca yapışarak ve hatta onları hoyratça sömürerek tümüyle yok eden yanı başımızdaki adına “insan” denilen Human 19 isimli lanet virüsün çok daha tehlikeli ve öldürücü olduğuna inanıyorum ben.
Zira son aylarda dünyayı bir kez daha kasıp kavuran Covid 19 isimli virüsün canlıları bahane ederek bir başka virüs türünün “mutasyon” başta olmak üzere hiçbir “biyolojik” hakkına musallat olduğu görülmemişken, Human 19 kod adlı bu lanet insan türünün türdeşlerine ait en temel yaşamsal ve hukuki haklarına böylesine taammüden, böylesine göstere göstere ve böylesine açık açık musallat olması insanoğlunu tehdit eden asıl büyük tehlikenin cari virüs salgını olmadığı; asıl öldürücü salgının giderek hayatımızın normali haline dönüşen ve başımıza gelen tüm kötülüklerin birer kaldıracı, çarpanı haline dönüşen ırkçılıkla gerdeğe girmiş mezhepçilik olduğu bir kez daha ve hatta binlerce kez daha ortaya çıkmıştır.
Ülke insanı dahil tüm dünya haklarının canlarının derdine düştükleri şu kaos dolu, korku dolu “coronavirüs” günlerinde, yüreği Türk parasıyla beş kuruş etmeyecek adi bir tecavüzcünün ancak sosyal medya “iteklemesiyle” cari iktidarın kendisi için hazırladığı resmi sığınaktan çıkarılarak yakalanmış olması ve hatta bazı devlet görevlilerinin de bu tutuklamadan rahatsız olduklarını gayet açık bir şekilde beyan etmeleri ilkesizliklerini, gaddarlıklarını ve ırkçılıklarını türlü olaylarla defalarca ispatlamış ve hatta ispatlamakla da kalmayarak yıllar boyunca üzerimize arsızca boca etmiş malum ve meşhur siyasal İslamcıların,”sinsilik” hususunda da Covid-19 virüsüne nal toplatacak kadar ışıltılı potansiyele ve hünere sahip olduklarını tüm yurt çapında sergilemelerine vesile olmuştur!
Eminim ki Covid 19 dahil hiçbir öldürücü virüsün asla tenezzül dahi etmeyeceği kendi türüne karşı bu türden “kin ve nefrete” demir atılması; ne kadar mutasyona uğrarlarsa uğrasınlar bazı Human 19 isimli virüslerin bu ülkenin kadim haklarına karşı içlerindeki o tarihi kinlerini, nefretlerini ve elbette intikam hayallerini hiçbir şekilde yok edemediklerini, fırsatını her bulduklarında bu duygularını dindirmek, bu hesaplarını kapatmak uğruna nasıl da hoyratça davranabileceklerini ziyadesiyle ortaya koymuştur.
Devleti ve milleti ile “faşizm” durağına özenle ve hatta iflah olmaz bir inatla park ettiğimiz o puslu, o lanet 90’larda, haber bültenlerine Manisa’dan bir işkence haberi düşmüştü hatırlarsanız. Lise öğrencisi bir grup solcu genç sağa sola siyasi yazılar yazdıkları gerekçesiyle önce göz altına alınmışlar; daha sonra da tahammül edilemez işkencelere maruz bırakılarak genç yaşlarında devlet eliyle olgunlaştırılacakları hapishanelere kapatılmışlardı.
O çaresiz gençlerden birisinin annesinin, içerisinde evladının olduğu polis otobüsünün arkasından gözü yaşlı bir biçimde ”ama onlar daha çocuk!..” diye haykırışını uzun yıllar boyunca unutmadım biliyor musunuz? Tahmin edeceğiniz üzere hem kendisine hem de diğer çocukların ailelerine reva görülen bu alçaklığa karşı böyle direnmeyi seçmişti o yaralı anne. İşte kız çocuklarının acımasızca katledildiği ve bu çocukların hayatlarını perişan eden adi mikropların Human 19’lar tarafından özenle korunduğu şu lanet günlerde içimde yankılanan ses, ”ama onlar daha çocuk!” diye bağıran Manisalı anneyle, “çocuklarımı uzman çavuşlar gelip tecavüz etsinler diye mi büyüttüm?” Diye isyan eden o Batmanlı çilekeş anneye ait olacaktır ve korkarım ki bu haklı çığlıklar daha uzun yıllar boyunca benimle birlikte yaşayıp benimle birlikte yaşlanacaktır.
Uğur Güney Subaşı