Efendilik öyle, övmekle, söylemekle olmaz. Hani derler ya bizde, özün sözün bir olacak.
Nasıl söylüyorsan, öyle de yaşayacaksın, yaşatacaksın yani.
Yaşanan bu pandemi sürecinde, evlere kapanınca, sokağa çıkma yasaklarında insanların
yoklukları ile ilk kaygı duydukları şeylerin en başında beslenme, yeme içme ihtiyaçları geldi
tabi. Önce gıda; patates, soğan, domates, biber, pirinç, bulgur, et, süt, bir ay yetecek stoklar
yapıldı evlere. Tarımın, köylünün toplumun yaşamındaki önemi bir kez daha ortaya çıktı.
EFENDİ! Köylü milletin efendisiydi. Bu söz bir kez daha kazındı beyinlere. İlk kez Kanuni
mi söyledi, Atatürk mü söyledi bunun bir önemi yok bence. İyi ki söylenmiş de üreten,
emekçi köylü takdir edilmiş. Sözün altını dolduracak icraat var mı? Ben ona bakarım.
Köylünün üretiminin, desteklenip daha ucuz üretmesi, ürettiğinin değerinde satılması,
tüketiciye ulaşması için neler yapıldığı bu önemli.
Ben de bir köylü ve çiftçi ailesinde yetişen bir siyasetçi olarak, köylülerimizin hep arasında
oldum, onların dertlerini, sorunlarını köy kahvelerinde bizzat dinledim. Bir dokun bin ah işit
derler ya. İşte öyle…
Türkiye değişiyor, dönüşüyor, dünyada olduğu gibi. Toplumların siyasal, sosyal, ekonomik,
koşullarının değişmesi kaçınılmazdır. Tarımsal üretim ilişkilerinin de bilimsel ve ekonomik
gelişmelerden etkilenmesi ve bu noktada da değişim kaçınılmaz. Köylünün geleneksel aile
üretimi yavaş yavaş kimlik değiştiriyor. Köylerde yeni kuşak gençler çiftçiliği terk ediyor.
Köyden üniversiteye okumaya giden köylü gençler artık köyüne üretime dönmüyor. O
nedenle yakın bir gelecekte tarımsal aile üretimi artık yerini tarımsal şirket ve yapılara
bırakıyor.
AKP hükümetinin bu noktada bir politikası, bir stratejisi var mı? Yok. Tayyip Bey sadece, bir
karış ekilmedik yer kalmayacak diyor. Köylerde gençler, buğdaydan, sarımsaktan, soğandan,
ektiğinden biçtiğinden para kazansa insanca yaşayacak koşulları sağlansa şehirde asgari
ücretle açlık sınırında neden çalışsın? Sizin, köylünün yeni ve değişen koşullarda üretim
yapabilmesi için stratejiniz nedir? Var mı böyle bir çabanız? Yok. Köylümüzü finansal açıdan
tefecilerin ve banka faiz lobilerinin eline terk etiniz ! Diğer taraftan tarımsal üretimi de,
tarımsal ilaç tekelleri ve yerli ve milli tohumlarımızın yok edilmesini sonuçlayan yabancı
tohum şirketlerinin rant ve kar düzenin insafına terk ettiniz.
Şimdi bu pandemi sırasında, bir maskeyi bile komşusundan sakınan AB düzeni sonrası, milli
tarımın, yerli üretimin, köylünün ürettiğinin ne kadar yaşamsal olduğu daha açık bir şekilde
ortaya çıktı.
Gıda güvenliği için tarımı destekleyeceksin. Köylüye tohum, mazot, işçilik, gübre desteği
vereceksin. Şimdi harman zamanı. Köylü ilk harmanını yapıyor, arpasını, buğdayını hasat
ediyor. Peki buğday kaç para? Ton başına 1.650 TL. Yeterli mi? Kesinlikle hayır. Çiftçinin 5
yıl önce sattığı 70 ton buğday ile bir traktör alırken, bugün 100 ton buğday satarak bir traktör
alınabiliyor. Yani köylünün mazot ve makina giderleri ile ürettikleri arasındaki denge
köylünün aleyhine sürekli geriliyor.
Tarımı, köylüyü, planlı, milli ve halkçı bir strateji ve politika ile ele almak gereklidir. Bu
durum partiler üstü stratejik bir durum olarak ele alınmalıdır.
Hani BEKA MESELESİ DENİYOR YA Türkiye’nin TARIM VE HAYVANCILIK meselesi
gerçekten bir BEKA meselesidir. O bakımdan şimdiden ve hemen başlanmalı; bütün çiftçi ve
hayvan üretici örgütleri, ziraat odaları, siyasi partiler, üniversitelerin ziraat fakültesi akademik
bilim adamları ile bir TARIM KONGRESİ toplanarak HALKÇI ve MİLLİ bir TARIM
stratejik planı hazırlanmalıdır. Ama tabi ki efendinin, çiftçinin ayağa kalkması, harman sonu
borçların ödenmesi, yeni üretim sezonuna hazırlanması için de taban fiyatlarının
yükseltilmesi, TMO’nun çiftçinin kara gün dostu olduğunu göstermesi gereklidir.
Efendilik lafla olmaz, üreten nasırlı ellerin, alın terinin, emeğin gerçek karşılığını vermekle
olur. Hani diyor ya Nazım Hikmet;
Selam yaratana!
Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selam!
Bütün yemişler dallarınızdadır.
Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir.
Haklı günler, büyük günler,
Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,
Ekmek, gül ve hürriyet günleri. Üreten ellere efendilere köylülere efendice yaşamaları için
hakkını vermenin zamanıdır, hemen şimdi.
Av. Namık Havutça
24. 25. ve 26. Dönem CHP Balıkesir Milletvekili
Adalet ve Anayasa Uzlaşma Kom.Üyesi