Dr. Gergerlioğlu: Başörtüsü, başörtüsü diye iktidara gelenler bugün emniyetlerde ve cezaevlerinde çıplak arama diyerek insanların iç çamaşırlarını çıkartıyorlar!
Bana her kesimden insanın hak ihlali gelir ve bunları ilgili yerlere hemen iletiriz
Değerli basın mensupları bugünkü basın toplantımıza başlıyoruz. Oldukça önemli konularımız var maalesef Türkiye’de hak ihlalleri devam ediyor büyük bir hızla devam ediyor ve biz de bunların peşindeyiz, peşinde olmaya devam edeceğiz. Göz yummayacağız, boyun eğmeyeceğiz ve biz bu hak ihlallerini deşifre etmeye devam edeceğiz arkadaşlar! Ben Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesiyim ve bana her kesimden insanın hak ihlali gelir, gözaltı merkezlerindeki, cezaevlerindeki, çalıştıkları yerlerdeki insanların hak ihlalleri gelir bunları ilgili yerlere hemen iletiriz ama bunların arasında bazı ihlaller vardır ki tüyler ürperticidir ve bugün konumuz bu!
Utanç verici çıplak arama örnekleri var, bunlarla yıllardan beri uğraşıyorum, bunları kamuoyuna deklare ediyorum
Değerli arkadaşlar gözaltına alınırken, gözaltındayken, tutuklama anında, cezaevinden başka bir cezaevine gidişte, cezaevinden hastaneye gidişte-gelişte çıplak arama var! Utanç verici çıplak arama örnekleri var, bunlarla yıllardan beri uğraşıyorum, bunları kamuoyuna deklare ediyorum, bunları bakanlıklara iletiyorum bu rezilliklerin bitirilmesi gerektiğini söylüyorum, utanç verici muamelelerin erkeklere ve kadınlara yapıldığını söylüyorum ve bu hukuksuzluğu, bu insanları cinsel istismara uğratmanın, bu cinsel tacizin ve bu cinsel işkencelerin bir an evvel bitirilmesini istiyorum ama bakanlıklar, kurumlar bunları uygulamaya devam ediyor! İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı en başta bunları uygulamaya devam ediyor. Acımasızca düşman gördüğü muhalif gördüğü insanlara bunu özellikle bir işkence boyutunda olması için yapıyor, cinsel taciz yapılıyor, cinsel işkenceye varan tacizler yapılıyor ve bugün bu bizim çok önemli bir konumuz. Ben bu konuları yıllardan beri bakanlığa götürüyorum ne yapılıyor biliyor musunuz? Üstünü örtüyorlar, hiçbir önlem almıyorlar, defalarca, yüzlerce defa bu konuları götürdüm üstünü örttüler bir şey yapılmadı.
31 Ağustos’ta Uşak Emniyet Müdürlüğü’nde 30’a yakın genç kadın üniversite öğrencisi çıplak aramaya maruz tutuldu. “Külotlarınızı indirin, 3 kez oturun-kalkın, oturun-kalkın, oturun-kalkın!!!” dendi.
Daha sonra geçtiğimiz aylarda, 31 Ağustos’ta Uşak Emniyet Müdürlüğü’nde 30’a yakın genç kadın üniversite öğrencisi çıplak aramaya maruz tutuldu. “Külotlarınızı indirin, 3 kez oturun-kalkın, oturun-kalkın, oturun-kalkın!!!” dendi. Utanç verici, yüz kızartıcı bir muameleydi bu ve biz bunu kamuoyuna bildirdiğimiz zaman Uşak Emniyet Müdürlüğü belli belirsiz bir açıklama yaptı. Ne olduğu belli olmayan bir açıklama yaptı. Yaptın mı yapmadın mı kardeşim? Onu bile doğru dürüst söyleyemeyen bir açıklama yaptı ve biz olayın üstüne gitmeye devam ettik, bize doğru dürüst bir açıklama yapılmadı, mağdurlar ile konuştuğumuz zaman utanç verici bir cinsel tacize uğradıkları, apaçık ortadaydı. Yine onların büyük bir ruhsal travma yaşadığı, aylardır büyük ruhsal travma yaşadıkları apaçık ortadaydı ve biz bunu tekrar peşini bırakmadık Meclis’te gündem ettim, Genel Kurul’da andım ve ardından sosyal medyada da kadınlara bir çağrı yaptım dedim ki: “Bu utanç verici muameleleri kabullenmeyin, bize iletin, kabullendiğiniz, boyun eğdiğiniz, sesinizi çıkarmadığınız müddetçe bunlar devam eder.” Dedik ve bize binlerce ileti geldi arkadaşlar.
İnsanlar yıllardır söyleyemedikleri çıplak arama ifadelerini Çıplak Aramaya Sessiz Kalma hashtagi ile aktardılar
Binlerce ileti ile o buzdağının altındaki o korkunç tacizler, cinsel işkenceler bize gelmeye başladı, bunun üzerine geçtiğimiz gün salı akşamı “Çıplak Aramaya Sessiz Kalma” konulu bir hashtag çalışması yaptık ve buraya da on binlerce, 200 bine yakın twit atıldı. İnsanlar yıllardır söyleyemedikleri ifadeleri buralara aktardılar, 7-8 yıl önce uğradıkları, söyleyemedikleri rezaletleri bize aktarmaya başladılar! Gerçekten tüyler ürperticiydi bunlardan bazı örnekler vereceğim şimdi ve bütün bunlardan sonra büyük bir tepki oluştu.
Çıplak arama uygulamasını bitirene kadar ben bu işin peşindeyim
Ben kaç gündür medya kuruluşlarına konuşuyorum, bu rezaleti anlatmaya çalışıyorum ama bunlar yetmez, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı bu konuda bir açıklama yapana ve bu çirkin uygulamayı bitirene kadar ben bu işin peşindeyim! Bunu da herkes bilsin! Mutlak surette bu rezaleti bitireceğiz! Bu skandalı bitireceğiz! Bu cinsel işkenceyi bitireceğiz arkadaşlar, bunun peşini bırakmayacağız, siz muhalif gördüğünüz, düşman gibi gördüğünüz erkeklere ve bilhassa kadınlara onları zayıf kılarak bu tür utanç verici, korkutan, kalıcı ruhsal travmalar oluşturan bu işkenceleri nasıl yaparsınız? Hiç mi yüzünüz kızarmıyor? Bize bunları söylediğimiz zaman yıllardır bu utanç verici ihlalleri söylediğimiz zaman Adalet Bakanlığı nasıl cevap verdi biliyor musunuz? 2 bine yakın soru önergesi ile bu ve buna benzer ihlalleri Adalet Bakanlığı’na sordum bana verdikleri ki verdikleri cevapları ¼ oranındaydı, verdikleri cevaplarda tek bir ihlal cevabı yoktu. Yani düşünün binlerce ihlali götürüyorsunuz ve size “Ya biz bir tane ihlal yaptık.” Bile demiyorlar, bu kadar gerçeklerin üstünü örtme çabası içinde olan bir Adalet Bakanlığı var. Adalet Bakanlığı kurumlarında, adil olmayan yargılamalar yapılıyor, Ceza Tevkif İşleri Genel Müdürlüğü’nde cinsel tacize, cinsel işkenceye varan muameleler yapılıyor, insanlar her türlü haklarından mahrum ediliyorlar. 8 Kişilik yerde 30 kişi tutuyorsun, özgürlüğünü gasp ediyorsun, bir de oraya giderken cinsel tacize, cinsel işkenceye uğratıyorsun. Hiç mi utanmıyorsunuz? Yüzünüz kızarmıyor, anlamak mümkün değil.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül açıklama yapmamakla bu işten kurtulduklarını sanıyorlar!
Bakın binlerce örnek var elimde ve bunları okuyacağım size, yazıklar olsun diyorum ve Bakan’ı açıklamaya davet ediyorum. Hem İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu hem de Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ü kaç gündür defalarca binlerce örneği ortaya seriyorum ama onlar açıklama yapmamakla bu işten kurtulduklarını sanıyorlar. Bize yalancı demekle, bize şucu bucu demekle bu işten kurtulduklarını sanıyorlar. Geliyorlar meclise ilk olarak benim adımı anıyorlar. “Gergerlioğlu diye birisi var.” Diye ahlak dışı, usul dışı nitelemeler ile akıllarınca bizi aşağılamaya çalışıyorlar ama güneş balçıkla sıvanmaz sayın bakanlar. Güneş balçıkla sıvanmaz, gerçekler apaçık ortaya çıkar, gerçekler son derece acıdır ve ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır. Kadınlar konuşuyor şu anda. Yıllardır konuşamayan, 8-10 yıldır konuşamayan kadınlar şu anda artık kendi görüntüleriyle de, kimlikleri ile de bunu ifşa etmeye başladılar. Bizim çağrılarımız ile başladılar, devam etsinler. Tüm kadınlara sesleniyorum utanmayın, çekinmeyin, size bunu yapanlar utansın, başınızı eğmeyin, boynunuzu eğmeyin ve bütün bu rezaletleri ifşa edin diyorum.
İnsanları çıplak aramaya tabi tutmanızın, onların tüm onur, şeref, haysiyet duygularından mahrum etmeye çalışmanızın anlamı nedir?
Bakın neden kızgınım, neden öfkeliyim? İşte şu rezaletlerden dolayı size örneklerin hepsini de okuyacağım ki bana gelen örneklerin çok az ve bir kısmını buraya alabildim. Binlerce mesaj yağıyor, bu ne rezalettir diye İçişleri Bakanlığına, Adalet Bakanlığına soruyorum. Gözaltı merkezlerinde insanları çıplak aramaya tabi tutmanızın, onların tüm onur, şeref, haysiyet duygularından mahrum etmeye çalışmanızın anlamı nedir diye soruyorum?
“Pedi olanları açtırıp kontrol ediyorlardı, çok utandığım, çoğu zaman yalan söylemek zorunda kalıyordum”
Bakın bir kadın bana göndermiş diyor ki: “Eşim Şakran Cezaevi’nde kadınlar regl döneminde ise “Ped var mı?” diye soruluyordu ve o odada pedi olanları açtırıp kontrol ediyorlardı, çok utandığım, çoğu zaman yalan söylemek zorunda kalıyordum, yalan söyleyince kurtuluyordum ama büyük bir stres yaşıyordum, zaten çocuklarım da rahatsız oluyor, ağlıyorlardı.” Düşünün şu kadının yaşadığı şu stresli travmayı düşünün. Yani adetli bir kadın “Pedini indir, çıkar, göster.” Bu nedir ya?
Hala Sayın Adalet Bakanı susuyor, bu ne rezilliktir.
“Silivri’ye kapalı görüşe giderdik. Kızım o zamanlar yaşını almamıştı, biberonda mama götürürdüm acıkıp ağlamasın diye, infaz koruma memuru “Aç biberonu bebeğe içir.” Derdi mantığa bakar mısınız sayın vekilim, eğer içinde uyuşturucu madde varsa bebek ölür bu yolla anlaşılır, bebek bezi açmalar, sutyen sıyırmalar, çok özür dilerim elle kontroller, sırf 40 dakika görüşeceğiz diye görmediğimiz insanlık dışı muamele yoktu.” diyor, utansınlar ya, kadınlar sırf 40 dakika eşi ile görüşebilmek için bunlara sesini çıkar mıyor biliyor musunuz? Bu nasıl bir utanmazlıktır? Hala Sayın Adalet Bakanı susuyor, bu ne rezilliktir. Senin eşin, kızın yok mu? Ayıp değil mi? Kadın 10 saat mesafeden gelmiş, kendisini orada nahoş muamele yapılıyor, “Oranı aç, buranı aç” kadın o kadar yoldan gelmiş sesini çıkarsa eşi ile görüşemeyecek veya sesini çıkarsa görüş yasağı alacak diye sesini çıkarmıyor. Ne kadar insanlık onurunu ayaklar altına alan bir muamele inanılmaz bir şey.
“İç çamaşırıma kadar çıkarttırıp, çök kalk yaptıklarında gözlerim doldu.”
Biz bunları okumaya utanıyoruz ama yapanlar utanmamış ama biz bu gerçekleri ifşa etmeye devam edeceğiz! Diyor ki: “Vekilim Muğla Cezaevi’ne girerken çıplak arama yaptılar, rutin bir işlem değildi. Aynı gardiyanların içeri soktuğu koğuş arkadaşları yapmamışlardı, ağlamamıştım ama iç çamaşırıma kadar çıkarttırıp, çök kalk yaptıklarında gözlerim doldu. Ben başörtülüyüm, buna rağmen kısacık bir hastane önlüğü giydirip, odadan X-ray’e çıkardılar, erkek gardiyanların da olduğu bir ortamda birkaç kere de oradan geçtim o gün hiçbir şey söyleyemedim, sizce kötü muameleden suç duyurusunda bulunabilir miyim?” diye bana soruyor. Bulun kardeşim, herkeste bulunsun çünkü işkence de zaman aşımı yoktur. İşkence bir insanlık suçudur, boyun eğmeyin ve suçluların cezalandırılması için elinizden geleni yapın değerli arkadaşlar! Böyle rezalet olmaz ya! Burası nasıl bir ülke? Başörtüsü, başörtüsü diye geldiler insanların iç çamaşırlarını çıkarıyorlar! Nasıl bir utanmazlıktır anlamak mümkün değil!
Külot indirerek 3 kez otur-kalk işkencesinin sonuna kadar üstüne gideceğim
Kimse bu işin üstünü örtemeyecek. Uşak Emniyet Müdürlüğü’nde 31 Ağustos’ta genç kadın öğrencilere çıplak aramanın, külot indirerek 3 kez otur-kalk işkencesinin sonuna kadar üstüne gideceğim. Yaşanan utanç vicdan sızlatıyor mağdurlar hala psikolojik sorunlar yaşıyor, hala psikolojik sorunlar yaşıyorlar. Bakın 4 aydır insanlık onuru işkenceyi yenecek arkadaşlar, başka çıplak arama iddiaları da var.
“Dediklerini yaptım hala aklıma geldikçe gözlerimi kapatırım”
Diyor ki: “Ömer Bey o zaman bir işkence de ben sizinle paylaşayım. 2 yıl önce Ferizli Cezaevi’ndeyken açık görüş için gitmiştim, regl dönemime denk gelmişti kadın İKMler arama yaparken “Hasta mısın?” diye sordular “Evet.” deyince “Çamaşırını indir, pedine bakacağız.” dediler ve ben yol yorgunluğu, cahillik ve Konya’dan Sakarya’ya kadar gidip kardeşimi görememenin korkusuyla dediklerini yaptım hala aklıma geldikçe gözlerimi kapatırım ve o İKMler hem o duruma sokup hem de tiksinme hareketi yapınca daha da utanmıştım. Şimdiki aklım olsa tabi ki yapmam ama o zaman cahildim diyelim, bu da mahkûm yakınlarına yapılan işkencelerden biridir isim vermeden paylaşırsanız bu işkenceye belki başkaları maruz kalmasın.” diyor kadın.
“Her şeyi çıkarın.” dediler
Devam ediyoruz, tüm rezillikleri ifşa ediyoruz, rezillik kalmasın. “Vekilim sana nasıl yazacağımı bilmiyorum. Biz de maruz kaldık, ben hasta olmama rağmen arandım, çıplak aramada “Her şeyi çıkarın.” Dediler, otur-kalk yaptırdılar, kaç zamandır yazayım diyorum aklıma geldikçe kötü oluyorum. Edirne Cezaevi’nde yapıldı bana.”
Hem Adalet Bakanı hem de İçişleri Bakanı hiç mi yüzünüz kızarmıyor? Ayıptır, utanın!
“Bende 2017subatta tutuklandığım da Şakran Cezaevi’nde.” Bakın 2017’de ki olayı daha yeni söylüyor bu kadınlar. “Aynı şekilde çıplak ve otur kalk yaptırmıştı. Sizleri dinlerken hala o anları yaşıyorum. İyi ki dile getirdiniz. Allah razı olsun. Rabbim bunları kimseye yaşatmasın.” Diyor kadın. Kadınlara bunları söyletiyorsunuz, bunları yaşatıyorsunuz hiç mi yüzünüz kızarmıyor sayın Bakan’a soruyorum ikisine de soruyorum hem Adalet Bakanı’na hem İçişleri Bakanı’na hiç mi yüzünüz kızarmıyor? Ayıptır, utanın!
“Adetli misin?” diye soruyorlar. Cevabın evet ise “Aç.” diyorlar, açmazsanız görüş yok
“Sayın vekilim Bandırma Cezaevi’nde “Adetli misin?” diye soruyorlar. Cevabın evet ise “Aç.” Diyorlar, açmazsanız görüş yok, bunu bilmeyenler adetli olduğunu söyleyince bu uygulamaya maruz kalıyorlar, 2 sefer yalan söyleyerek ancak görüşe girdim.”
Bu çağrıyı yaptık, kadınlar susmayın, boyun eğmeyin dedik
“Ömer bey onur kırıcı bu aramaya Yarımca İlçe Karakolu’nda gözaltındayken, bir de tutuklanınca Gebze Cezaevi’nde maruz kaldım. 2018 mayıs ayında.” Bakın şimdi değil yıllar öncesinin söylenemeyenleri şimdi ortaya çıkıyor. Bu çağrıyı yaptık, kadınlar susmayın, boyun eğmeyin dedik, susmayın devam edin.
Vicdanı olan anlar!
“Sevgili vekilim ne yazık ki çıplak arama yeni bir şey değil. 2012’de Batman Cezaevi’nden koğuşça Sincan Cezaevi’ne sürgün edildik ama benden sonra odaya girenlerden kabul etmeyenler şiddet gördüler. Anlatması bile zor bunu yaşamak ne kadar yıpratıcı vicdanı olan anlar.” diyor kadın. Vicdanı olan anlar! Ben vicdan sahiplerine sesleniyorum, vicdan sahipleri duyun bu sesleri, bu sesini çıkaramayanların, bu başını eğenlerin, korkanların, kalıcı ruhsal travma yaşayanların sesini duyun ey vicdan sahipleri!
Ceza infaz memurları “Biz de istemiyoruz bu onur kırıcı muameleyi yapmayı ama mecburuz.” dediler
“Sayın vekilim Burdur Cezaevi’nde tutuklu olarak geldiğimde ben de bu uygulamaya maruz kaldım. Ağladığımda ceza infaz memurları “Biz de istemiyoruz bu onur kırıcı muameleyi yapmayı ama mecburuz.” dediler, derdimize ses olduğunuz için teşekkür ediyoruz.”
Aynı iğrenç çıplak arama işkencesi uygulaması bana da yapıldı.
Bir başkası: “Sayın vekilim ben 2018 Ekim’de tutuklandım Aydın E Tipi. Aynı iğrenç çıplak arama işkencesi uygulaması bana da yapıldı.”
Bir kısmı Van’dan sesleniyor, bir kısmı Edirne’den, bir kısmı Antalya’dan, bir kısmı Rize’den yurdun dört bir tarafından binlerce kadının seslerini burada yükseltiyoruz.
“Ben de maruz kaldım, haksız ihraç, haksız cezaevine konulma travmasından bile daha ağırdı çıplak arama.” Diyor kadın.
“Çıplak otur kalk muamelesi, Bursa Yenişehir Cezaevi’nde gözyaşları eşliğinde yaptırdılar, ağlıyordum, yapmak istemeyince yaptırdılar, unutmayacağım ve affetmeyeceğim.” Diyor kadın. Bu şoku yaşamış bir kadının bu sözleri kadar ağır bir söz var mıdır arkadaşlar? Ağır bir vebal var mıdır? Ağır bir günah ve suç var mıdır ben o yetkililere, o susanlara, o geçiştirmeye çalışanlara soruyorum buradan?
“Çok utanmıştım.”
“Merhaba Ömer Bey, cezaevinde kadınlara yönelik onur kırıcı hareketlerin çoğunu duyduk. Daha kötülerini de arkadaşlarımız aleni şahit oluyor. Herkes kör sağır olmuş durumda. Benim yaşadığım duyduklarımın ya da şahit olduklarımın arasında en basiti; abimi ziyarete gitmiştim ve o gün elbise giymiştim. Üst kısmınız çıplak aranması artık normal geliyor ama bu sefer eteğimi kaldırıp, çorabımı çıkarıp öyle arama yaptılar. Çok utanmıştım. Eğer bu aramayı reddederseniz ya yakınınıza ya da size ceza veriyorlar Sırf abimi görebilmek adına bu çirkin tacizlerin hepsine göz yummuştum. Sadece ben değil herkes göz yumuyor. Herkes göz yumuyor.” Bunu insanoğlu bir düşünsün “Herkes göz yumuyor.”
Ben konuştuğum zaman bana iftiracı, yalancı diyenlerin suratına çarpıyorum, hangi birine yalan diyebilirsin Abdulhamit Gül.
“Ömer Bey 2017’de Çanakkale Cezaevi’ne bende çıplak aramaya maruz kaldım ve bunu giren her tutukluya yapıyorlar. Çıplak, iç çamaşırımı komple çıkardılar öyle aradılar.”
Silifke Cezaevi, bakın yurdun dört bir tarafına gidiyoruz. “Silifke Cezaevi’ne her gittiğimizde kapalı, açık fark etmez iç çamaşırlarımızın içine kadar baktılar. 3 kişi alıyorlar içeri, 3 de gardiyan.” Düşünün 3 kişi arasında 3 tutuklu var, 3 gardiyan onların arasında çıplak aranıyorsunuz. “Alt taraf ve üst tarafımıza açıp baktılar, eşarplar açılıp tokalar çıkarıldı.”
Bir başkası “Ocak 2019’da gözaltına alındım hem gözaltına alındığım ilde hem de gönderildiğim ilde çıplak aramaya maruz kaldım, utanarak söylüyorum ama hastaydım, adetliydim bunu söylememe rağmen oradaki kadın polis: “Biz sürekli görüyoruz, kardeşim.” Dedi, yerin dibine girdim, iki yerde otur kalk yaptırdılar.”
Maraş’tan. “Maraş Aksu Cezaevi’nde de açık görüşlerde hep o iğrenç muameleye maruz kaldık Ömer bey. “Ped var mı yok mu?” diye sorup varsa açtırıp baktılar. Çocuklarımızın yanında yaşadığımız utancı kelimeler anlatmaya kifayetsiz kalır. Açık görüşlerin iptaline sevindik, gidemediğimize sevindik. O kadar istediğimiz açık görüşlerin iptaline sırf bu cinsel tacizlerden kurtulduğumuz için sevindik.” Diyor kadın. Ya daha söylenecek bir kelime yok!!! O Yüzden ben bu kadınların sesi oluyorum.
Sivas’a gidiyoruz. “Sivas Cezaevi’ne tutuklanıp götürüldüğümde yanımda bir de gencecik bir kız çocuğu vardı, bize de aynı odanın içinde çök kalk yaptırdılar, çok olağan normal bir şeymiş gibi bir de bağırıyorlardı, yüzümüz kızarmış bir şekilde, yüze bakamadık.” İnsanları bu kadar utanç içinde bırakıyorsunuz, yazıklar olsun size!
“Cezaevine gittiğimiz zaman o cezaevinin önüne geldiğimiz zaman çocuk önceki çıplak aramadan dolayı travma geçirmiş ağlıyor.”
Bir başkası: “Küçücük kız çocuğumun bezini çıkarıp aradılar Elbistan Cezaevi’nde. Çocuğumun saçındaki toka güvenlik denerek alındı ve daha 2.5 yaşındaydı. Küçücük çocuğumun dokunulmadık hiçbir yeri bırakılmamıştı, cezaevine gitmek bile o çocuğa travma olmuştu.” Kadın diyor ki: “Cezaevine gittiğimiz zaman o cezaevinin önüne geldiğimiz zaman çocuk önceki çıplak aramadan dolayı travma geçirmiş ağlıyor.” Diyor. Bırakın yetişkinleri çocuklara bile travma yaşatıyorsunuz ya. Kaç bin defa söyleyeceğiz bunu, kaç bin defa soru önergeleri vereceğim, kaç bin defa üstünü örteceksiniz yazıklar olsun size.
“Sayın vekilim son günlerde ki paylaşımlarınızdan dolayı hicap duyduğum bir konuyu paylaşmak istiyorum. 2018’de Isparta’da tutuklandım. Isparta Cezaevi’nde çıplak aramaya maruz kaldım, bir kadın olarak unutamayacağım anlar yaşattılar bana.” Bakın yurdun her yerinden.
“Çıplak aramaya Çankırı Cezaevi’nde maruz kaldım. En yakınlarıma bile utancımdan söyleyemedim. Lütfen sesimiz olun!” kadınlar, genç hanımlar, yaşlı teyzeler bize bunu söylüyor, “Sesimiz olun Ömer Bey!” sonuna kadar sesiniz olacağım ve bu rezaleti inşallah bitireceğiz değerli arkadaşlar.
Boyun eğmeyene ise yapamamışlar, bakın buna da delili var. “Bana da çıplak arama yapmak istediler Ömer Bey, izin vermedim. Gelen kadınlara yaptıklarını öğrendim, araştırılırsa çok önemli itiraflar gelir, büyük bir arşiv olur.”
“Vekilim 2017’de tutuklandım, Gebze Kadın Cezaevi’nde aynı muameleye tabi tutuldum, ben çok korkmuştum, ağlar gibi olunca bana “Kardeşim tüm tutuklulara yapılan muamele bu.” Dendi. Daha önce cezaevi bilgim olmadığı için inanmıştım, bizi yaşarken öldürdüler. Hem de defalarca Ömer Bey.” Bakın nasıl ifadeler, biz bunları nasıl anmayız burada, o kadar delil, o kadar içten, o kadar sarsılmış insanların ifadeleri bunlar.”
“Sayın vekilim Sakarya Ferizli L Tipi Kapalı Cezaevi’ne giren her mahkûm tamamen soyuldu, sadece külot kalıyor. Ben birkaç kez girip çıktığım için yaşadım. Benim bildiğim giren tüm mahkumlara bu uygulanıyor.”
Erkekler için de çıplak arama rutin!
Siz erkeklerin bunlardan muaf tutulduğunu mu sanıyorsunuz? Erkeklere de yapılmış, bakın tarih ve yer de veriyorum. “Bu çıplak arama meselesinde sadece kadınları yazıyorsunuz Ömer Bey ve erkekler için rutin bir işlem olduğunu zannettiğim için şu ana kadar yazmamıştım. 16.11.2016 tarihinde Sincan T Tipi Cezaevi’ne ilk girişimde çıplak halde yüzümüzü duvara çevirmemiz gerektiği söylendi, neden olduğunu sorduğumuzda (çok özür dileyerek) makatımızda bir şey saklayıp saklamadığımızı sadece bu şekilde kontrol edebileceklerini ifade ederek içeri aldılar. Çırılçıplak halde yüzümü duvara döndürüldüğümde artık hayatımın sonuna geldiğini düşündüm!!!” Yani bir insana yaşatabileceğiniz en ağır travmayı yaşatmışsınız, ey Bakanlık. En ağır travmalar, kadına da erkeğine de. Yani hayatında yaşayabileceği en ağır durumu yaşadığını düşündüm diyor insanlar ya. Hangi biriniz yaşamaz? Çıplak bir halde dönmüşsünüz makatınızdan muayene yapacaklar!
“4 memur dedikodu yaparken benim çıplak aramam yapıldı.”
“1 Mart 2017’de Bakırköy Cezaevi’ne getirildim burada çıplak aramaya maruz kaldım üstelik arama odası denen yerde 3-4 infaz koruma memuru vardı, sohbet ediyorlardı. Onlar da kahkaha atarak güldü, o küçücük odada yaklaşık 4 memur dedikodu yaparken benim çıplak aramam yapıldı.” Düşünün utanç içinde, kadınsınız yanınızda memurlar gülüşüyor bakın yeri ve tarihi de veriyor kadın. Yer ve tarih kimse inkâr etmesin! Kimse inkâr etmesin, net söylüyorum hepsi bilgi, belgeli şikayetlerdir bunlar. Ayrımcılık hat safhada ve boyun eğene daha fazla yapmışlar. Boyun eğerseniz daha fazla yapılmış.
“Değerli ve kıymetli vekilim aynı uygulama bana Bakırköy Cezaevi’nde defalarca yapıldı. Çıplak arama da otur-kalk denilen insanlık dışı muamele bana yapıldı, hastane dönüşünde bile yapıldı ama sadece bana, başka tutuklulara yapılmıyor.” Demek ki adam seçiyorlar.
“Ömer Bey Sincan 2 No’lu F Tipinde iç çamaşırının içine kadar bakıldığından arkadaşlarım vasıtasıyla haberim oldu. Anneleri yaştaki hanımlara yapıldı bunlar.” Anneleri yaşındaki, anneleri yaşındaki… Hiç mi yüzünüz kızarmıyor? “Ne diyelim Allah var bir zerre toz bulamazlar üzerimizde.”
“Çıplak aramaya 13-14 yaşlarındaki kız çocukların da maruz kalması ayrı bir travma.”
Bir başka Antalya L Tipinde de açık görüşler de üst tarafın tamamen kaldırılması isteniyor ve bakılıyor. “Ped var mı?” diye soruluyor ve bakılıyor ve rutin bir uygulama olarak ifade ediliyor aynı duruma daha 13-14 yaşlarındaki kız çocukların da maruz kalması ayrı bir travma.” 13-14 yaşından bahsediyoruz arkadaşlar, hani bakın kızınız gözünüzün önüne gelsin! Utanın diyorum! O Bakanlara da söylüyorum, 13-14 yaşındaki kızlardan bahsediyoruz!
“İnanın yazarken çok utanıyorum.” Diyen bir başka kadın. “Çıplak arama, oturma ve öksürme Balıkesir Kepsut Cezaevi’nden sevk oldum Denizli Cezaevi’nde ki o daracık odalarda yapılan o aramalar. 40-60 yaş arasındakilerin ahir ömrümüzde bunu da mı görecektik? Dediği biz 20’li yaşlardakilerin ise hayata böyle mi başlayacaktık dediği anlar. Ben saçımın telini göstermekten dahi utanırken, neyse vekilim inanın anlatılması bile zor. Artık yaşanması ne kadar zor siz düşünün? Sessiz çığlıklarımıza ses olduğunuz için teşekkür ederim.” Diyor bana. Biz bu çığlıklara ses olacağız arkadaşlar, boyun eğmeyeceğiz bu rezaletlere ve bu çıplak arama rezaleti bitene kadar uğraşacağız.
“Öyle örtüsüz ve kameraların önünde bir hafta boyunca bebeğimi emzirdim. Son gece mahkemem 6 saat sürdü tutukladım”
Emzirilen annelere bakın ne yapılmış? Bunlar tarihi vakalar, unutulmayacak vakalar, bunlar notlarımız, bunları kimse geçiştiremeyecek, bunları kalıcı olarak kaydedeceğiz ve sonuna kadar da peşini soracağız, burada okumakla da bu iş bitmeyecek, sonuna kadar gideceğiz. “Sayın vekilim 2016 Eylül’de gözaltına alındım. 1 hafta gözaltında tülbenttim dahi alınarak kaldım. Bu sırada bebeğimi emziriyordum. Gözaltında kaldığım yerde kameralar vardı. Öyle örtüsüz ve kameraların önünde bir hafta boyunca bebeğimi emzirdim. Son gece mahkemem 6 saat sürdü tutukladım, 3 saat de yol 10 saat sonra cezaevine giriş yaptığımda, göğüslerim süt içindeydi ve o halde çıplak arama yapıldı. Her şeyi tek tek çıkardığımda bunu da mı bunu da mı diye soruyordum. Şok halinde ne yapacağımı bilemez bir haldeydim.” Emziren bir anneyi bu hallere sokuyorsunuz, yazıklar olsun!
İstismar da var. “Günlerdir okuyorum hocam, yaşattıklarını hatırlıyorum, aynı muameleleri gördük hocam. Her görüş gününde olmasa da sıklıkla tekrarladı. Gerek Tarsus 2, gerek Hatay Cezaevi gardiyanları tarafından karşı geldiğinizde tehdit edildik “Bir savunma yazarım, kaç görüş göremezsin.” dediler.” Bakın şunlara boyun eğmediği için görüş cezası tehdidi.
Türkiye’de kadınlara bunlar yaşatılıyor. “Beni 20 erkekle aynı anda aldılar, tek kadın bendim. Hastaydım, çok üşüyordum. Ailem elbise getirmiş vermemişler bana. Erkeklerin bunlar tecavüz, hırsızlık, kaçakçılık suçlarından hepsi olanların WC’sini kullandırdılar bana.” Düşünün erkek kadın aynı WC’yi kullandırmışlar. “Ben içeride abdest alırken polis kapıyı tekmeledi.” Ben soruyorum ayıp kimin?
“Ne yazık ki aynı durumları bende yaşadım, gözaltına alındıktan sonra TEM Şube’de ve zindana girişte 3 defa otur-kalk yaptırdılar, utanıyorum diyen kadınları okudum, kimse utanmasın. Bu bizim ayıbımız değil, bunu yaptıran zihniyetin ayıbıdır.” Diyor kadın.
“Sayın vekilim Twitter’da size yazılan çıplak arama mesajlarını görünce içim acıyor. Benim de 3.5 yaşında bir kızım var, babası içerdeyken dünyaya geldi, kızım bezden çıkana kadar her görüşte o bez açılıp içine bakıldı. Düşünün ben çocuğumun altını silerken bile itina ederken onlar her görüşte bezini açıp baktı. Diğer muameleleri geçtim en çok bu canımı yakıyordu. Görüş esnasında infaz koruma memurlarının tavrı yüzünden çocuklarım babalarını görmek istemiyordu. 3.5 yaşındaki kızım üniformalı birini gördüğü zaman çekiniyor.”
Tutuklanmaktan ziyade çirkin muamele beni korkutuyor.
“Vekilim Çankırı Cezaevi’nde tutuklandığımız gün girişte kıyafet teslim ederken arama yaptıklarında; “Ben müsait değilim, Ne olur.” dememe rağmen çıplak arama, otur kalk muamelesine maruz kaldım; “Rutin uygulama.” dendi, sorduğumda sadece aynı gün tutuklanan arkadaşa bunu yaptıklarını öğrendim, travmam hala devam ediyor. Tutuklanmaktan ziyade çirkin muamele beni korkutuyor. 12 gün nezaretteydik içeri ne götürmüş olabiliriz kameralı mekân zaten. Bunu mahkemede dile getiremedik, şu an haykırıyoruz ancak geç kaldık ama bizden sonrakilere yapılmasın.” Geç kaldık ama bizden sonrakilere yapılmasın. Evet bakın bunu ilk defa söyleyen kadınlar “Geç kaldık ama bizden sonrakilere yapılmasın.” diyor. Yıllar önce yapılmış arkadaşlar, bu kadınlar ilk defa söylüyor bunları. Çok önemli o yüzden hepsini okuyorum. 12 gün gözaltında tutmuşsun, kadının üstünü başını defalarca aramışsın, oradan cezaevine götürüyorsun, Allah aşkına bir daha ince, neresine kadar aramanın ne anlamı var? Ayıptır, utanın nasıl bir cinsel taciz ve işkencedir bu?
“Başörtümü üniversite kapısında çıkarıp derse gittiğim günler aklıma geldi.” Ne değişti?
2017’de yaşandı bakın. Başörtü diye gelip iç çamaşırı indiren AK Parti döneminde yaşandı. “Vekilim eşimin görüşüne gittim, ben pardösülüyüm. Pardösüm yarı keçe yarı deri görünümlüydü. Bayan memur aramadaki “Bununla giremezsin.” dedi, ben “Bu deri değil.” O da “Olsun bununla giremezsin.” dedi. Ben çok ağladım, pardösüsüz nasıl giderim dedim. Oradaki memurlar “Al giy.” Dedi ama pardösümü alan bayan memur “Kim alabilir?” diye bağırdı, öyle olunca kimse bir şey diyemedi. Pardösüsüz eşimin yanına ağlaya ağlaya gittim. Her halimize ağladım, başörtümü üniversite kapısında çıkarıp derse gittiğim günler aklıma geldi.” Ne değişti? Ne değişti sorarım, başörtüsü istismarı yaparak iktidara gelenlerin ağlattığı başörtülü kadınları okuyorum size. Ne değişti? Değişen ne oldu biliyor musunuz? Ahlaksızlık, yolsuzluk, hırsızlık, utanmazlık, pişkinlik oldu. AK Parti iktidarının yaptığı budur! Başka bir şey değil!
Bakın utancı tüm mahpuslara yaşatmışlar. “Ben de 2017 Ocak’ta Alaşehir Cezaevi’ne girdiğimde tamamen çıplak arama da otur kalk yapıldı. Cezaevine girmek dahi bana hiçbir şey bu kadar dokunmamıştı, çıplak arama yapılan kapalı görüş yapılan yer ufak bir yerdi.”
“Van Kayyumu sırasında gözaltına alındığımızda yanımdaki 7 arkadaş ile birlikte bu cinsel taciz olayına rastladık, maruz kaldık”
Bir de Van’a gidiyoruz, Van’dan bir gözaltı. Kayyumlar zamanından. “20 Ağustos 2019’da.” Tam tarih, gün veriyor kadın. “Van Kayyumu sırasında gözaltına alındığımızda yanımdaki 7 arkadaş ile birlikte bu cinsel taciz olayına rastladık, maruz kaldık, üstelik hem memurları kadın arkadaşları içeri alırken kamera yok dedikleri odanın görüntülerini ben bekleme salonunda sıranın bana gelmesi beklerken arkadaşlarıma yapılan muameleyi birçok TEM Polisi’nin izlediğini gördüm.” Şu rezaleti görüyor musunuz? Size içerde çıplak arama yapılıyor, evet kadın polisler tarafından yapılıyor ve size de deniliyor ki “Kamera yok.” Sonra dışarı çıkıyorsunuz, bir bakıyorsunuz orada kamera ile izleniyormuşsunuz, siz kendiniz görüyorsunuz onu. “Benim itirazım sonucu beni ayrı bir odaya alarak sorguladı, bu sorguda benimle baş edemeyince, başörtüsünü çıkarmam için baskı yapıldı başörtülerimiz elimizden alındı.”
“Özel günde olan kadınların pedinin altına bakıyorlar, utanıyoruz ama yakınımızı göremeyiz korkusuyla sesimizi çıkaramıyoruz”
“Ömer Bey Bünyan Cezaevi’nde özel günde olan kadınların pedinin altına bakıyorlar, utanıyoruz ama yakınımızı göremeyiz korkusuyla sesimizi çıkaramıyoruz, zaten 3-4 tane X-ray cihazından geçiyoruz içeriye ne sokabiliriz ki? 4.5 yıldır aynı cezaevinde ne yaşandı ki?” diye soruyor kadın.
“Sayın vekilim bir de ben tarihe not düşeyim, 2 kez cezaevine girdim çıktım, hücrede kaldım, erkeklerle dolu ring aracında tek kadın olarak sevkim yapıldı. Son götürdükleri cezaevinde ise çıplak aramaya ve otur kalk denilen iğrenç muameleye maruz kaldım Ömer Bey.”
Devam ediyoruz. “Merhaba Sayın Vekilim, 2016 Ağustos ayında 4 aylık hamile olduğumu defalarca belirtmeme rağmen çıplak arama.” 4 aylık hamile! “Otur-kalk yapılma ve söylemeye utanıyorum ancak dokunarak arama suretiyle 3 kez aynı işlem yapıldı. Çocuğumun bezi de arandı.”
“Vekilim 2020’de Giresun Cezaevi’nde çıplak aramaya maruz kaldım. Onlara doğru değil deyip direnip anlatmaya çalışsam da başmemuru ile birlikte 3 kadının olduğu yerde iğrenç bir şekilde aranıp otur kalk yaptırıldım, o kadar utandım ki yerin dibine girdim. O kadar utandım ki yerin dibine girdim.” Bu kadınları, bu kadar utandırıp yerin dibine girdirenler yerin dibine girsin! Bu kadar utanmazlık, bu kadar vicdansızlık olamaz arkadaşlar.
Başörtüsünü çekecek kadar ve bunu kapalı, başörtülü gardiyanlar yapıyordu. Oğlum bebekti her görüşte bezleri açılıyordu
Keskin T Tipi’ne gidiyoruz. “Regl günlerimizde ped araması hep yapılmıştı, yalan söyleyemedim hiçbir zaman, bazı kadın gardiyanlar arama yaparken çok sert bir şekilde vucüdumuza temas ediyordu. İtip kakarak, kulağında küpe var mı diye bakarken başörtüsünü çekecek kadar ve bunu kapalı, başörtülü gardiyanlar yapıyordu. Oğlum bebekti her görüşte bezleri açılıyordu, cezaevinin önüne geldiğimiz anda oğlum ağlamaya başlıyordu, babasını görene kadar ağlıyordu, kaba olmayan tek tük infaz koruma memuru kadınlar vardı. Onlar bizi arasın diye dua ediyordum. Camdan babasını görmek istemiyor artık 5 yaşındaki çocuk.”
Böyle bir kepazelik olabilir mi? Böyle bir rezalet olabilir mi? Böyle bir haysiyetsizlik olabilir mi?
Değerli arkadaşlar daha ben kaç tane, kaç bin tane mesaj okuyayım. Bana gelen binlerce mesajdan ancak bazıları bunlar. Böyle bir kepazelik olabilir mi? Böyle bir rezalet olabilir mi? Böyle bir haysiyetsizlik olabilir mi? Zayıf durumdaki kadının onun o zor anını fırsat bilerek bu denli aşağılayıp, bu denli cinsel tacize maruz bırakıp, bu denli cinsel işkenceye maruz bırakıp onda kalıcı ruhsal travmalar oluşturmuşsun. Bu insanlar utandığı için yıllardır bunları söyleyememiş, yazık olsun ya, yazıklar olsun. Ben o Bakanlara sesleniyorum: “Bu uygulamayı bitirin artık, bu uygulamayı bitirin. Bakın geçiştirmeyin, ben Meclis’e bu konuları araştırma önergesi de veriyorum.” Hiç kimse “Haberim yoktu, bize bildirmemiştin, mevzuat.” demesin. Ben bunun için elimden geleni yapıyorum, bu insan haklarına aykırı muameleyi bitirmek sizin göreviniz.
Değerli arkadaşlar bugün çok önemli bir başka ihlalin de altını çizmek istiyorum. Çıplak arama meselesine evet önemli bir zaman ayırdık ama hakkediyordu çünkü gerçekten ihlallerin arasında bizim canımızı acıtan, bizi çok öfkelendiren, kamuoyunu ayağa kaldıran çok büyük bir tepki alacağı bir olaydı ve o yüzden önemli bir zaman ayırdık, hakkediyor, kesinlik hakkediyor. Yıllardır söylenemeyen şeyler söylenemiyorsa zaman ayırmaya değiyor.
İhlali 17 aydır söylüyorum. 500 gündür size duyuruyorum Yusuf Bilge Tunç nerede?
Bakın ben size bir başka önemli ihlali söylüyorum, ben bunu, şu ihlali 17 aydır söylüyorum. 500 gündür size duyuruyorum. İnanılmaz bir olay geçen yıl bunu söylemeye başlamıştım. 6 Ağustos 2019’dan beri ve kaçırılan, işkence edilen insanların en önemli hak ihlali olduğunu söylemiştim, Türkiye’de onlarca, yüzlerce insan kaçırıldı, bu sene en az 160 tane HDP Gençlik Meclisi üyesi kaçırıldı veya kaçırılmaya teşebbüs edildi. Bizim tespitimiz OHAL Dönemi’nde 29 tane uzun süreli kaçırılan, tutulan, aylarca tutulan insanlar oldu bütün bunları raporladık. Hepsi belgesi ile mevcut ama onların içinden ortaya çıkmayan birisi var! Ortaya çıkartılmayan birisi var! Resmi görevliler tarafından kaçırıldığını düşünüyor yakınları ve bu kişi 500 gündür ortaya çıkmıyor! Yusuf Bilge Tunç 500 gündür ortada olmayan, akşam eve gelmezse anında eşini arayan bir insandı Yusuf Bilge Tunç ve bir gün aniden ortadan kayboldu, yakınları kaçırıldığını düşünüyor, biz de öyle düşünüyoruz. Resmi görevliler hiçbir açıklama yapmıyor. Savcılık, emniyet hiçbir araştırma yapmıyor. AİHM’in sorularına lalettayin cevaplar veriyor Adalet Bakanlığı. Hani ona, buna yalancı diyen Adalet Bakanlığı uyduruk cevaplar veriyor. Ulusal anlamda bir hareket etmiyor, uluslararası anlamda da hareket etmiyor ve 500 gündür Yusuf Bilge Tunç yok arkadaşlar. Olacak şey mi bu? Bu ülkede bakın ekonomiyi, Covid-19 salgınını hepsini bir tarafa bırakın bu insanın kaçırılması, ortada olmaması, ortaya çıkmaması kadar büyük bir ihlal var mı arkadaşlar size sorarım? Eşiniz, babanız, çocuğunuz, kardeşiniz bir gün eve gelmesin, 500 gün gelmesin sizin için dünyada en önemli olay bu değil midir? Birileri alıp onu kaçırıp bir mahzenin dibinde işkence yapıyorsa sizin için en önemli olay bu değil midir?
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu: “Beyaz Toroslar gelir bak biz iktidara gelmezsek.” Dedi. Devletin başbakanı bunu itiraf etti, hiç utanmıyor musunuz inkâr ederken
Vallahi benim için en önemli gündem budur. O yüzden 500 gündür ben bu insanı anıyorum. Geçtiğimiz gün hem Bütçe Komisyonu’nda Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sordum ki MİT Bütçesi görüşülüyordu ve biz bu insanları kim kaçırdı diye soruduğumuzda Sayın Fuat Oktay: “MİT Yasası’nda kaçırılma denen bir suç yoktur, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde insan kaçırma diye bir suç olmamıştır, olmayacaktır.” Gibi beylik laflar etti. Ya arkadaş “Beyaz Toroslar” neydi o zaman. Binlerce kaçırılan insan neydi o zaman. Bunları kabul eden eski Başbakan Ahmet Davutoğlu: “Beyaz Toroslar gelir bak biz iktidara gelmezsek.” dedi, bu laf nedir o zaman? Devletin başbakanı bunu söyledi, hiç utanmıyor musunuz inkâr ederken, yalanlarken, yalan atarken hiç utanmıyor musunuz? 500 gündür bu adamın nerede olduğunu niye söylemiyorsunuz?
Tüm partilere sesleniyorum 600 vekile sesleniyorum, bu dünyada bundan daha önemli bir şey olabilir mi? Bir insanın en önemli hakkı yaşam hakkıdır
Meclis’te Genel Kurul’da sordum, duymazlıktan, görmezlikten geliyor, yüzümüze bakamıyor, o adamın fotoğrafına bakamıyor, utanç var tabi ne oldu bu insan öldü mü? Kaldı mı? Öldüyse cenazesi nerede? Diriyse nerede bu insan? Ne ölüsü bulunuyor? Ne dirisi? Böyle bir rezalet olabilir mi? Tüm partilere sesleniyorum 600 vekile sesleniyorum, bu dünyada bundan daha önemli bir şey olabilir mi? Bir insanın en önemli hakkı yaşam hakkıdır, bir insan kaybedilmişse ve kuvvetle muhtemel devlet güçleri tarafından kaybedilmişse bunun hakkını sormak kadar önemli bir şey var mıdır sivil toplum için? Biz tekrar ve tekrar Yusuf Bilge Tunç nerede diyoruz? Sonuna kadar sormaya devam edeceğim. İsterse yıllarca üstünü kapatsınlar sormaya devam edeceğim.
Berfu Ana 35 yıl sordu. Ölene kadar sordu. “Vallahi ben oğlumun kokusunu alıyorum. Geceleri evin kapısını açık bırakıyorum, oğlum belki bir gün gelir.” diye
Berfu Ana 35 yıl sordu. Ölene kadar sordu. “Vallahi ben oğlumun kokusunu alıyorum. Geceleri evin kapısını açık bırakıyorum, oğlum belki bir gün gelir.” diye bu ana bunları söyleye söyleye öldü gitti arkadaşlar, bu insanın da bir anası var, babası var, eşi var, çocukları var, her gün kapı açık kalsın da belki babamız gelir diye bekliyorlar biliyor musunuz? Hiç utanmıyor musunuz? Hiç haya etmiyor musunuz? Binlerce kadına bunu yaşattınız. Cumartesi Anneleri 1995’ten beri boşuna mı eylem yapıyor? Boşuna mı o kadar sopa yemelerine, darp edilmelerine, sürüklenmelerine rağmen boşuna mı çocuklarımız nerede diye soruyor? Daha kaç kişi kaçırılacak bu ülkede? Böylesine ağır bir insan hakları ihlali olabilir mi? Biz bir an evvel Yusuf Bilge Tunç’un ortaya çıkmasını istiyoruz, daha önceki kaçırılanlar nedense aylarca açıklama yapılmadıktan sonra aniden Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde ortaya çıkıveriyor. Soruyorsun “Ya arkadaş ne oldu bunlar ışınladı mı buraya? Nasıl burada ortaya çıkıyor?” “Farklı yerlerde kaybolan insanlar için bahsediyorlar, Ankara’da yürürken onlara rastladık GBT yaptık aldık getirdik emniyete.” Sen bizi saf mı zannettin? Aptal mı zannettin? Kime anlatıyorsun çocuklara masal mı anlatıyorsun ey Fuat Oktay? Görmezden gelerek, yalan atarak, fotoğrafa bakamayarak neleri örtmeye çalışıyorsunuz? Tüm yetkililere soruyorum, İçişleri Bakanlığı’na soruyorum, Adalet Bakanlığı’na soruyorum, 90 tane soru önergeme cevap veremeyen Süleyman Soylu’ya soruyorum, ayıptır, utanın ya! Nerede bu insanlar?
Adalet Bakanlığı Adalet Bakanlığı değil, Adalet Bakanlığı zulümat bakanlığı olmuş!
Yıllardır soruyorum! Ben tekrar İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanı’nı görevlerini yapmaya çalışıyorum. Adalet Bakanlığı Adalet Bakanlığı değil, Adalet Bakanlığı zulümat bakanlığı olmuş! İçişleri Bakanlığı geçiştirme ve cevap vermeme bakanlığı olmuş! Bu nedir ya? Ne güzel iş! Milletvekiline cevap vermeden memleket yönetmeye çalışıyorlar. Sen millete cevap vermemeye çalışıyorsun! Yetkililer, bakanlar, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Meclis’e geliyor, hepiniz izleyin sadece biz değil tüm partilerin vekilleri, bakanlar milletvekillerine tepeden bakıyor, hakaret ediyor sen kimsin kardeşim?
Gergerlioğlu FETÖ’cüdür, PKK’cidir, şudur, budur.” Her türlü lafı söyleyip etiket yapıştırmaya çalışıyorlar.
Buraya meclise, millete hesap vermeye geliyorsun. Sen burada kimseye hakaret edemezsin. Millet olduğu için sen o makamdasın, kendini ne sanıyorsun? Ne sanıyorsun kendini orada kalkıp millete hakaret ediyorsun, kendine gel, haddini bil! Gelmiş ona buna cevap veremediği hususlara Abdulhamit Gül ve Süleyman Soylu Meclis’e geldikleri gibi ilk olarak benim adımı andılar nedense. Soru önergelerime cevap veremeyen bu bakanlar nedense “Gergerlioğlu yalan söylüyor. Gergerlioğlu FETÖ’cüdür, PKK’cidir, şudur, budur.” Her türlü lafı söyleyip etiket yapıştırmaya çalışıyorlar. Sen gerçeklere cevap verebildin mi? Gerçeklere cevap verme sümenaltı et ondan sonra ona buna çamur at, maşallah, bravo!
“Artık baba sana inanmıyorum.” deyip yatıyor
Bakın cezaevlerindeki durumları ben size anlatıyorum. Bakın… Kelimeler biter! “Babası girdiğin de 6 aylıktı 3 yaşında şimdi, o müthiş soruyu tekrar soruyor bana “Cezaevi ne demek, babam ne yaptı anne?” şimdi konuşmuyor artık.” Konuşmaktan vazgeçti çocuk. “Babası ona göre yalancı diyor ki ” İnanmıyorum” diyor “Artık baba sana inanmıyorum.” deyip yatıyor, her gece bir erkek parfümü kokusuyla uyuyor babamın kokusu diye.” Bunlara hangi yürek dayanır arkadaşlar?
“Gelinim bugün annesiyle konuştu. Koğuş soğuk ve sıcak su yokmuş. Torunuma çok üzülüyorum Ömer Bey.“
Bakın şu kadın 10 aylık bebeği ile şu anda Erzurum Cezaevi’nde. O soğuk Erzurum Cezaevi’nde, şu kadının bakışlarına bir bakın arkadaşlar. Bakın benim başka bir şey anlatmama gerek yok. Şu kadının ve şu çocuğun bakışlarına bir bakın arkadaşlar! Ömer Sayit bu çocuğun adı. Dedesi diyor ki: “Gelinim bugün annesiyle konuştu. Koğuş soğuk ve sıcak su yokmuş. Torunuma çok üzülüyorum Ömer Bey. O şartlarda nasıl kalacak o soğuk Erzurum Cezaevi’nde? Allah saklasın hastalansa 14 gün karantinada kalacak. 10 aylık bir bebek 18-20 gündür Erzurum Cezaevi’nde.” Bunlar Türkiye’de yaşatılıyor.
Her gün, her gün anneler evlerinden gözaltına alınıyor, Türkiye artık böyle bir şey oldu. Kapınız kırılıyor, ters kelepçe hakaret gözaltı merkezine götürülüyorsunuz sonradan da tutuklanıyorsunuz ve hastalık had safhada.
“Siz teröristsiniz mecbur çekeceksiniz.”
“Vekilim Siverek Cezaevi’nde idare tarafından çok fazla psikolojik şiddet uyguluyorlar. Covid-19 olmasına rağmen koğuşları birleştiriyorlar çok kalabalık koğuşlara karşı çıkınca “Siz teröristsiniz mecbur çekeceksiniz.” diyorlar, camlar eksik kaloriferler yanmıyor.”
“8 kişilik koğuşta 21 kişi kalıyoruz, hepimiz Covid olduk.”
Karabük Cezaevi. Adalet Bakanlığı çoğunu duymuyor biliyor musunuz benden öğreniyor, bakın çok net söylüyorum yetkililer bizden öğreniyor çünkü kendilerinin de haberi yok! 8 kişilik koğuşta 21 kişi kalıyoruz, hepimiz Covid olduk.” diyor.
Bacaklarını kullanamıyor ve yürüyemiyor ve infaz erteleme verilmiyor.
Silivri Cezaevi’nde MS Hastası Albay Mustafa Özcan Çay’ın bu hali nedir? MS hastalığı dünyanın en ağır hastalıklarından birisi bu insan felç olmuş durumda ve hala infaz erteleme vermiyorlar, acımasızca. Tekerlekli sandalyeye mahkûm, sağlık noktasında tükenmiş halde. El ve kolları istemsiz hareket ediyor. Bacaklarını kullanamıyor ve yürüyemiyor ve infaz erteleme verilmiyor. Cezaevinin hali bu.
Bolu Cezaevi ve bugün aldığımız bir bilgi ile cezaevinde şu an 20 civarında koğuşta pozitifler ve negatifler biliçsiz bir şekilde yan yana konuluyor. “Pozitif sayısı aşırı hızla yükseliyor. Cezaevlerine insanlık sucu işleniyor lütfen ses olun bu duruma.”
Konya Cezaevi Adalet Bakanlığı’nın haberi yoktur, yine duyurayım buradan. “! ‘İyi akşamlar Ömer Bey Konya Ereğli T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda da Covid-19 vakaları var. A-15 koğuşunda birçok mahkûmun testi pozitif çıktı.”
Mahkeme diyor ki: “Tutarım.” Ya şu yatalak boynundan aşağısı felç insanı cezaevinde tutarak nereye varacaksın ey mahkeme?
Bakın cezaevinde nasıl insanlar kalıyor? Şuna iyi bakın şu boynundan aşağısı felç delikanlı şu anda cezaevinde biliyor musunuz? Boynundan aşağısı felç. Adı Abdullah Turan, Adli Tıp Kurumunun verdiği “Cezaevinde kalamaz” raporuna rağmen tahliye edilmiyor! Adli Tıp Kurumu demiş: “Bu adamı artık cezaevinde tutmayın.” Mahkeme diyor ki: “Tutarım.” Ya şu yatalak boynundan aşağısı felç insanı cezaevinde tutarak nereye varacaksın ey mahkeme? Adalet Bakanlığı senin adın nasıl zulümat bakanlığı olmasın!
“Silivri 3 No’lu da koğuşunu dağıtmışlar eşimin. 7 kişilik koğuşta 42 kişi kalıyorlar ve Covid-19 tehlikesinin olduğu bir yerde kantin ihtiyacı verilmiyor ve yerde yatıyorlar, bu nasıl adalet Ömer Bey?”
“Küçücük koğuşta yakınlarımız donmaya terk edildi, defalarca dilekçe yazıldı, “Yapısal sorun.” deyip geçiştirdiler
Sincan Cezaevi’nden yine diyor ki: “Küçücük koğuşta yakınlarımız donmaya terk edildi, defalarca dilekçe yazıldı, “Yapısal sorun.” deyip geçiştirdiler, Ankara soğuğu insanları öldürmeden yardım edin Ömer Bey.” Biz Ankara Sincan Cezaevi’ne gittik çocuk mahkumların koğuşlarını gezdik biliyor musunuz? Ben gördüğümü söylüyorum, gördüğümü. Camlar püfür püfür esiyor. Bundan 1 yıl önce gitmiştik. Sincan Cezaevi’ne Meclis Heyeti olarak gittik, tüm vekiller de gördü ve şoke oldu. Yani 15-16 yaşındaki çocuk koğuşları, zaten bakımsızlık, pislik içinde ortalık camlar ya insan öyle bir pencere mi yapar? Pencereye elini koyuyorsun alttan püfür püfür rüzgâr esiyor, o soğuk kış günlerinde gitmiştik. Bilemiyorum şu anda devam ediyor mu biz gördüğümüzü raporlamıştık, şu anda durum nedir bilmiyorum ama bize gelen şikayetler bu yönde!
Kadın anlatıyor savcı diyor: “Savcıyla görüşmeye gittim, sigarasını yaktı bana “Gel.” dedi ve eşimi görmeyi talep edince söylediği şey: “Bir tek senin eşin mi var cezaevinde?” nerede kalmış liyakat nerede kalmış devlet görevlileri?”
Tank-Palet Fabrikası’nı Katar’a hediye ediyorsun, memleketi yağmalıyorsun, Damat Berat kaçıyor, ortalıkta yok! Emeklinin hali de bu!
Şimdi değerli arkadaşlar bakın ben emeklilerin de sorunluları ile ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. Milyonlarca emekli var bu memlekette en az 5 milyon emekli olduğunu biliyorum ve emeklilerimiz çile çekiyor bana emekliler ulaşıyor ve yaşadıklarını anlatıyor. Bakın ben size net rakam söyleyeceğim. SGK Emeklisi Kasım ayı maaş ödemesi 1664.72 Kuruş net almış. 3 yıllık bir emekli. Asgari ücret ne kadar? 2300. Emekli ne kadar almış? 1664. Ya asgari ücreti bile vermiyorsunuz yani. Daha sonra Tank-Palet Fabrikası’nı Katar’lıya hediye ediyorsun, memleketi yağmalıyorsun, Damat Berat kaçıyor, ortalıkta yok! Memleket talan edilmiş, 500 Milyar dış borç ve emeklinin hali bu! Emeklinin hali bu! Bana diyor ki emekli Sedat Doğan: “Üstadım, vekilim bu çelişkiyi dillendirin lütfen.”
Tuna Altınel Hoca Fransa’da matematik hocası ama Türkiye’den Fransa’ya gidemiyor.
Size son olarak evet bakın Tuna Altınel Fransa Lyon Üniversitesi’nde bir matematik profesörü çok değerli bir hocamız barış akademisyeni, Türkiye’ye geldiğinde tutuklandı daha sonra beraat etti, pasaportu iptal edildi. Hoca Fransa’da matematik hocası ama Türkiye’den Fransa’ya gidemiyor. Bir insana daha nasıl zulmedebilirsiniz ya? Hocanın pasaportunu niye vermiyorsunuz beraat etmiş? Zulmetmek için mi uğraşıyorsunuz? Tuna Altınel hocamız çok değerli bir hocamız, bir bilim insanı ama ona bunu yapıyorsunuz, zulmen yapıyorsunuz. Açlıktan ölsün diye yapıyorsunuz, sürünsün diye yapıyorsunuz, adamı sevmiyorsan zaten Fransa’ya gidiyor. Beraat etmiş, gitsin, bırak. “Göndermem.” Yazıklar olsun, gerçekten diyecek kelime bulamıyorum!
Kemal Polat Covid’ten vefat etti!
Bakın insanlarımız zulmün bitişini göremeden ölüyorlar! Türkoğlu Cezaevi’nde Kemal Polat Covid’ten vefat etti! Oğlu ile görüştüm çok ihmal dolu bir ölüm var ortada. Yoğun bakımda yatağa kelepçelenmiş, yoğun bakımda yatağa kelepçelenmiş yanlış duymuyorsunuz. Adam ölümle pençeleşirken yoğun bakımda kimsenin giremediği bir yerde yatağa kelepçelenmiş. İşte bu kadar duygusuzluk, soğukluk, insafsızlık, merhametsizlik olur.
İsmail İşyapar, Maliye Bakanlığı çalısanıydı. 672 KHK ile ihraç edilmişti. Covid’ten öldü
Bu dünyadan gözü açık gidenler KHK ile ihraç edilip bu zulmü görenlerden ahı kaldı bu dünyada! İsmail İşyapar, Maliye Bakanlığı çalısanıydı. 672 KHK ile ihraç edilmişti. Suçu neydi biliyor musunuz? BankAsya’da parası vardı. Devletin bankasında parası var diye adamı ihraç ettiniz, adam da gencecik yaşında Covid’ten öldü. Ya bunların ahı nereye gidecek hiç düşünmüyor mu bu insanlar. 2018’de de beraat etmiş. Bakın önceden suçlu ilan edip adamı atmışsın sonra mahkemeye gitmiş beraat etmiş sonra yine işine de iade etmemişsin ve bu arada adamcağız ölmüş hadi bakalım! Vicdanı olanların vicdanı nasıl sızlar ama bizim karşımızda vicdansızlar ordusu var!
KHK ile üniversiteden atılan, kalp cerrahı Prof Dr. Kerim Çağlı Hoca onu da iade etmemişlerdi, Covid’ten kaybettik hocayı önceki gün. Hakkını ötelerde alacak!
Manisa Salihli’ye gidiyoruz. KHK mağduru Din Kültürü Öğretmeni Sami Özmen’de vefat etti. Hocamız, yılların hocası geçimini nasıl sağlıyormuş biliyor musunuz oğlu ile konuştum. “Babam köylerde dolaşıp ekmek satıyordu vekilim.” Bu durumdayken Covid’ten vefat etmiş. Ardından 2 yetim bıraktı, yakınları acı içinde. Bitmedi, bakın çok ah alıyorlar çok, bir profesör doktor çok değerli bir bilim insanı KHK ile ihraç edilmiş kim? KHK ile üniversiteden atılan, kalp cerrahı Prof Dr. Kerim Çağlı hoca onu da iade etmemişlerdi, Covid’ten kaybettik hocayı önceki gün. Hakkını ötelerde alacak!
Ve son olarak bu dünyanın adaletsiz mahkemelerinde müebbet hapis alan ama vicdanlarda beraat eden Şerif Mesutoğlu. Kaymakam Muhammed Safitürk dosyasında kurgu, boş bir dosya ile müebbet hapse mahkûm edildi, Yargıtay bile onadı ama bizim vicdanlarımız onaylamadığı için biz bunu yine gündeme getiriyoruz. Anayasa Mahkemesi’nden adil bir cevap bekliyoruz.
Selçuk Kozağaçlı çok değerli bir hukukçu ama çok değerli hukukçuların yeri bu OHAL Dönemi’nde maalesef zindanlar. Savunmaya özgürlük Selçuk Kozağaçlı’ya özgürlük diyoruz.
Mehmet Bal Batman’lı İstanbul’da kaçırılan bir kişi aylardır bulunmuyor, aylardır söylüyoruz, kimsenin umurunda değil.
Gülistan Doku aylardır kayıp ve devlet bu kadıncağızı bulamıyor.
Hürmüz Diril kaçırıldı, aylar öncesinden beri söylüyoruz, karısı Şimoni Diril teyzenin cesedi bulundu yakınları acı içinde çocukları, yakınları, Hürmüz Diril nerede diyorlar, öldüyse cesedini bulamıyorlar, yaşıyorsa bir haber alamıyorlar ve acılar içindeler.
Gökhan Türkmen 9 ay boyunca kaçırıldığı dönemde işkence gördüğünü söylediği için mahkemede duruşmaya hâkim hiç kimseyi almıyor. Kapalı duruşmada ne kapatılıyor? Bunu bize söyleyin! Kapalı duruşmalarda neler kapatılıyor? Neyin üstü örtülüyor? Hani hiçbir zaman, hiçbir dönem devlet bu kadar vatandaşına, millete yapılan muamelelerin hiçbir zaman üstünü örtmemişti yazıklar olsun!