DOMATES HASADI BAŞLARKEN

AnalizPolitika

Written by:

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Covid-19’la mücadele kapsamında sokağa çıkma kısıtlamaları uygulanırken toplumun karnını doyurma sorumluluğundaki çiftçi mart ayından buyana tarlada. Üretici için en büyük risk tarlasını ekememek, üretememek. Bunun dışındaki hiçbir risk çiftçiyi tedirgin etmez. Çiftçiyi tedirgin eden ve geleceğine yönelik endişeye sevk eden en büyük risk ise yüksek girdi maliyetlerine rağmen ürettiği ürünü kime kaça satacağını bilememektir.

Ağustos ayının ortalarına yaklaştığımız bu günlerde yazlık ürünlerin hasat mevsimi yaklaştı. Bazılarının sonuna gelindi, bazılarına yeni başlanıyor. Hasadına yeni başlanmak üzere olan ürünlerden biride domates. Bir dekar domates üretim maliyeti yaklaşık olarak 5500-6000 TL dolayındadır. Başta Karacabey ovası olmak üzere bu yıl domates açısından zor bir yıl oldu. Bir yandan mildiyö, öte yandan virüs kaynaklı hastalıklar verimi düşük kılacak gibi görünüyor. Üretim maliyetini karşılamak için yaklaşık 10 ton domates üretmek zorundasınız. Bu tonajın üstünde ürettiğiniz her kilogram sizin olacaktır.

Ekonomik kural gereği arzı düşük olan malın fiyatının artış göstermesi beklenir. Oysa domateste tam tersi bir beklenti söz konusu. Şu an itibariyle salça fabrikalarının alım fiyatları 50 kuruş. Akhisar bölgesinde üreticiden 35 kuruşa domates alıp bölge fabrikalarına geldiği biliniyor. Teslim ettiğiniz üründen %10-30 arası fire düşülmekte. Teslim ettiğiniz ürün bedeli önce borca mahsup edilirken kalan tutarın ne zaman ödeneceğini (sözleşmede ucu açık bir tarih olsa da) patron bilir.

1990 yılından bu yana bölgede yaşayan ve domates üreticileriyle iç içe olan biri olarak yaşanılanları ve konuşulanları şöyle bir hatırladım. Her hasat döneminde “bu fabrikalar bizi batıracak. Birlik olmamız lazım. Yoksa onlara köle oluyoruz.” Yıl 2020. Üstünden 30 yıl geçmiş konuşulanlarda ve cümlelerde değişen hiçbir şey yok. Değişen üretici daha fazla teknoloji ve girdi savurganlığına itildi. Geçtiğimiz aylarda TÜSİAD’ın tarım sektörüne ilişkin raporlarını irdeleyen iki yazı kaleme almıştım. Raporlardan birinde “sözleşmeli tarım” öneriliyordu. Alın size sözleşmeli tarım. Fideyi 25 kuruşa fabrikadan almak zorundasınız. Onun istediği çeşit ve onun verdiği fide olacak. Siz “yok ben aynı çeşidin tohumunu alayım fideyi kendim yetiştireyim” derseniz olmaz. Çünkü fabrika fideden de para kazanacak.

Bunun yanında fabrika yöneticileri fideliklerin ve tohumculuk şirketlerinin düzenleyeceği yurt dışı seyahatlerine çıkacak. Yani salçalık domates ekecekseniz fabrikaya mahkumsunuz. Pandemi süreci bize gıda güvenliğinin ve tarımsal üretimin ne kadar önemli olduğunu göstermeye yine yetmedi. Elbette sağlık çalışanları büyük bir teşekkürü hak ediyor.

Sağlık çalışanlarıyla birlikte sosyal medyada ve diğer alanlarda her sektöre teşekkür edilirken en büyük desteği işbirlikçi sermaye ve tüccar alırken “Milletin Efendisi” bir kez daha kaderine terk edildi. Soğan ve patates ihracatına sınırlama konularak soğan ve patates tarlada bırakılmaya mahkum edildi.

Aldığım duyumlar çerçevesinde geçmiş yıllarda ihraç ettiğimiz işlenmiş sebze taleplerinin yarı yarıya azaldığını duyuyorum. Umarım öyle değildir. Bu taleplerin azalmasının en büyük nedenlerinden biri tutarsız dış politika ve tahrik edici iç politik söylemleri mi diye düşünmeden geçemiyorum. Siz durup dururken iç politikaya yönelik bir hesapla Ayasofya’yı gündeme getirirseniz, bir gün ertesi gün böyle davranırsanız size kim inanır? Belki Kadir inanır.

Hayatta hiç bir şey birbirinden bağımsız değildir. Bir toplumda yaşayan insanların ekonomik ve sosyal refahı uygulanan ekonomik politikalarla belirlenir. Yoğun bir propaganda ve çarpıtma politikasına maruz kalmış toplumun birçok kesimi uygulanan politikaların kendi ççıkarına işleyip işlemediğine dahi analiz edemez hale geldi. Örneğin önce tatil kredileri pompalandı sonra covid artışından şikayet ediliyor. Önce mütaahitlere yönelik konut kredisi faiz oranları düşürüldü ardından konut fiyatları yüzde elli düzeylerinde arttı. Borçlanan dar gelirli kazanan yandaş müteahhit. Tarımda da önce üretim maliyetleri arttırıldı. Sonra ithalat serbest bırakıldı. Kazanan iktidara yakın sermaye grupları. Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Yazlık ürünleri şöyle bir hatırlayalım. Patates soğan malum tarlada kaldı. Bezelye yüz güldürmedi. Şu sıralar bölgede kazandıran tek ürün karpuz görünüyor. Oda ne olacağı belirsiz. Domates üreticisi görünen o ki 12’ton ürün alamadığı takdirde zararla kapatacak. Silajlık mısır Adana bölgesinde tonu 250 TL olarak açıklandı. Uzun lafın kısası bu sene çiftçi “girdiği kapıdan çıkabilirse” çok iyi. Velhasıl bu yıl da çiftçi için zor bir kış görünüyor. Seneye Allah kerim. Covid-19 ‘mu? O daha çok şehirlere hitap ediyor. Fakirlerin semtine uğramıyor.

Cevdet AYAN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir