Bir “virüs mikrobu”nun dünyayı kasıp kavurduğu
şu günlerde insanlık, ülkeler, devletler henüz çaresiz.
Bir yandan ölüm korkusu, bir yandan işsizlik-aşsızlık
hüküm sürmekte.
Ülkeler hem birlikte hem de kendi içlerinde çeşitli
çözümler üretme peşinde.
Yani denilebilir ki insanlık tam bir can derdinde.
Ülkemiz de fazlası ile aynı endişeler içinde.
Herkes, hem bugün hem de yarın derdinde.
Çözüm “ya hep beraber ya hiç birimiz”de.
Ancak durum böyleyken, nicedir ve bugün de ülkede,
iktidar sayesinde olup bitenler, söylenenler, inanılır gibi değil!
Bir geminin kaptanı gibi davranıp, yolcuların tümünün
her türlü güvenliğini sağlamanın derdinde olması
gereken iktidar, gemideki yolcuların yarısını denize atıp adeta
onlardan kurtulma peşinde!
Üstümüze iyilik sağlık!
Eski Roma’da, ünlü bir senatör olan Markus Cato,
ne zaman kürsüye çıksa, konu her ne olursa olsa da,
sözünün başında da sonunda da ille “Kartaca yıkılacak”
diye bağırırmış.
“Boşverin gerisini, esas dava budur” dercesine,
adam kafayı Kartaca’ya takmış.
Bütün bunların ışığında, yazının başlığı da ortada…
Neredeyse 20 yıllık iktidarın kontrolündeki, siyasetin
getirildiği noktada denilebilir ki artık “olmaz olmaz!”
Fakat öyle gerçekler de var ki ne yapılsa da tersi olamaz:
“Sarışın bir mavi gözlü”den, kara gözlü bir esmer olmaz.
“Esmerim kara gözlü”den, mavi gözlü sarışın çıkmaz!
İnsanın derisinin rengi ne yapılsa da başka renk almaz.
Bunlar maddi gerçeklerdir; keyfimize göre olmaz.
Sadede gelirsek, başlığa da dönersek; her siyasetçi,
her siyasi parti için de çok şey söylenebilir elbet.
Lakin kimisi içinse “ her şey” söylenemez!
İşte bu, tam da CHP için geçerlidir.
Öylesine belirgin noktalar vardır ki CHP için,
tarihinin değişmez ve değiştirilemez gerçeğidir.
Bunu bilenler bilir de; kimileri de bildiği halde, yalana başvurup, maksatlı olarak bilmezden gel(ebil)ir.
Bilip de bilmezden gelenlerin, inkarcılık, işidir.
Bizim işimiz, hem bilmeyenler bilsin; hem bilip de bilmezden
gelenlere “haddi bildirilsin” diyedir:
Bir: CHP, Kuvvay ı Milliye’dir.
İki: CHP, Amasya Genelgesi’dir.
Üç: CHP, Erzurum-Sivas Kongreleri’dir.
Dört: CHP’nin kurucu ve ilk genel başkanı,
Gazi Mustafa Kemal’dir.
Beş: CHP, milletle birlikte, kurtuluş-kuruluş
ve zaferdir.
Altı: CHP, ulusal egemenlik ve TBMM’dir.
Yedi: CHP, 1923 Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Sekiz: CHP, çağdaşlaşma ve devrimlerdir.
Dokuz: CHP, çok partili demokrasidir.
On: CHP, bağımsız, laik, demokratik, hukuk
devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni
kuran partidir.
Özgürlük ve bağımsızlık, karakteridir.
Bunlar tarihsel ve maddi gerçekleridir.
İşte bu maddi ve tarihi gerçeklerin ışığında,
Türkiye Cumhuriyeti var oldukça, CHP’den
çok şey hatta pek yakında iktidar da olur;
peki, CHP’den “ne olmaz?”
Bir: CHP’den “bölücü” olmaz, olamaz.
İki: CHP’den “işbirlikçi” olmaz, olamaz.
Üç: CHP “terörle” istese de anılamaz;
destekse, zırvadan başka olamaz.
Dört: CHP’den birliğe, bütünlüğe zarar,
zerre olmaz. Bir de, kamu malı satılmaz.
Beş: CHP’den din-mezhep ayrımı hiç olmaz.
Dini-mezhebi, siyasete malzeme yapmaz.
Altı: CHP’den etnikçi-ırkçı, olmaz, olamaz.
Yedi: CHP’den savaş sever, olmaz, olamaz.
Sekiz: CHP’den barış karşıtlığı, asla olmaz.
Dokuz: CHP, kutuplaştırıcı-ayrıştırıcı olmaz.
On: CHP ile bu sayılanların birisi bile,
yan yana durmaz, istenilse de duramaz.
Cumhuriyetle hiç mi hiç barışık olmayanların,
Cumhuriyetle problemli olanların iftira
ve yalanları da gerçeği değiştirmez.
Evet, çelişki gibi dursa da siyasette
gerçek olan da şudur ki;
CHP sırtında taşıdığı ve esirgediği
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
kuruculuğunun sorumluluğu ile de
herkesten çok yükümlüdür.
Bu yüzden, bu iftiralar CHP’ye, istenilse de yakışmaz, yapışmaz.
Sular, ne yapılsa da tersine akıtılamaz.
Sıcak buz, köşeli daire ve doğru yalan olmaz!
CHP “olmazsa olmaz” nokta
Müfteriler bütün bunları eksiksiz biliyorlar.