Siyasal yaşamda parti içi ve partiler arası ittifaklar yapılır. Genelde bu tür ittifaklarda yazılı bir sözleşme bulunmaz. Bu ittifaklardan biri de 2019 yerel seçimlerinde Bandırma’da yapılmıştı ve sonunda CHP ve seçmen tabanında karşılığı olmayan Tolga Tosun adeta milli piyangodan çıkmış gibiydi. Tolga Tosun’un adaylığının öne çıkması o güne kadar iş birliği yaptığı ekibin çabasıydı. Halktan kopuk, hiçbir ideolojik derinliği olmayan bir isim, ailesinin ekonomik gücü ve CHP içindeki 3-5 oligarkın parlatmasıyla aday gösterildi.
Sonra ne oldu?
Liste aşamasına gelindi. Ankara ve Balıkesir’de il milletvekillerinin baskıları sonucu yola çıktığı arkadaşları feda etmeye başladı. İşte tam da burada adaylık talebinin hizmet, ideoloji veya ekip için değil “ben” merkezciliğin öne çıktığının kanıtını gösterdi. En yakın yol arkadaşına bir çırpıda satıverdi.
Muzaffer bir komutan edasıyla bütün Bandırma’yı hükmedebileceğini düşündü. Kent Konseyi, Bandırma Ticaret Odası gibi daha birçok STK’yı kontrol etme sevdasına kapıldı. Ticaret Odasına Adem Yılmaz’ı Kent Konseyine de örgütteki “ulusalcıların” isteğiyle Serdar Polat’ı getirdi. ADD, Gümçed ve ÇYDD gibi dernekler adeta arka bahçe oldu. Parti örgütü evlere şenlik bir hale dönüştürüldü.
O dönem itibariyle Belediye Başkanın ideolojik savrulmalarından söz etmiyorum bile. “Yücel Abiyle şiir gibi yöneteceğiz” sözünden tutun AKP referanslarıyla yapılan işleri herhalde Mısır daki sağır Sultan duymuştur.
Her şey çok iyi gidiyordu. Ama unuttuğu, zaman denen çarkın dönüşüydü. O çark ilçe kongresinde durdu. İlçe kongresinde amacın ideoloji veya CHP iktidarı olmadığını gördük. Bir partinin Belediye Başkanı parti içinde bölünmeye yol açacak eylem ve söylemlere giriştiyse o kişi parti için değil belirli güç odakları için başkanlık yapıyor demektir.
Siyasette ve daha önemlisi günlük hayatta bir ideoloji sahibi değilseniz, bütün geleceğinizi güç sahiplerinin eline terk ederseniz kaybetmeniz doğaldır. “Tarih, iktidar hırsına kapıldığı için nerede ve nasıl durmasını bilmeyen liderlerin kendilerini ve çevrelerini bitirdikleri savrulma örneklemeleriyle doludur.” Birlikte yola çıktığınız arkadaşları yolun yarısında “ben” merkezci düşünerek satarsanız kaybettiğiniz koltuklardan inmesi sizin için trajik halk için komik olur.
Yaklaşık bir yıl önceki parti kongresinde, delegelere parmak sallayarak tehdit ederseniz, onları tepeden bakarsanız, koltuktan düşüşünüz komik olur ve sudan çıkmış balık gibi kalırsınız. Dahası sosyal medyadan yapılan eleştirilerde sizi savunan rakip partinin bir dönem ilçe başkanlığını yapan kişi kalır. Bu durum da, sizin ideolojik sığlığınızı ve “güç” sahibi olmak için kimlerle iş birliği yaptığınızın kanıtıdır.
Sayın Adem Yılmaz, pragmatist ve faydacı bir düşünceyle Tolga Tosun’un temsil etmiş olduğu egemen sınıfın çıkarlarını ve bunun bir ifadesi olarak iktidarını korumak için yararlı olan her şeyin doğru olduğu mantığından hareket etmiş, Ticaret Odası Başkanı misyonuyla siyaseti dizayn etme stratejisinin sığ ve tabansız bir parçası olmuştur. Temsil ettikleri iktidarın gücü ellerinden gittiğinde bu sığlık net bir şekilde kendini ortaya çıkarmış ve ilk eylem; kendi ideolojileri ile taban tabana zıt olan CHP’den istifa etmek olmuştur.
Bundan sonra ne mi olur ??
Siyaseti dizayn etmek isteyen egemen güçler, kendi çıkarlarını korumak ve güçlerini pekiştirmek için konumlandırdıkları, ama başaramayan, içlerindeki Tolga Tosun ve, Adem Yılmaz gibi belirli grupları ya da kişileri siyasetin ve ekonominin dünyasından tasfiye eder ve yeni masalar kurarak halkın karşısında yeni arayışlar başlar…
Ancak unutulmamalıdır ki, halkın gücünün ötesinde başka bir güç yoktur. Halka tepeden bakan, seçkinci, çok bilmiş tavrınız ve kişisel hırslarınızın bedeli başlamadan biten siyasal kariyeriniz olacaktır. Halka tepeden bakan elit, aristokrat, seçkinci ve büyüklenmeci tavrınızın karşılığı neo-liberal sağ siyaset kulvarıdır.
Şu aforizma da sizin kulağınıza küpe olsun; “Yeni dostlar uğruna eski dostlarını satanlar, dostsuz kalır.”