Her trajedi sonrasında olduğu gibi İzmir depremi sonrası da kapitalist düşünce sistemi acıyı paraya çevirdi. Bunda şaşılacak bir şey yok. Çünkü kapitalizm dirisinden kazandığı yetmiyormuş gibi ölüsünde de kazanmak ister. İzmir örneğinde gördük ki enkaz altında kalan ve 65 saat sonra sağ çıkarılan Elif Bebek kapitalizm için bir metaya dönüştü. Elif Bebeğin kurtarıldığı o an ve uzattığı el bardak yapılıp satışa sunuldu.
Buradan hareketle İzmir Depremi ve sonrası yaşananlar için Kapitalizm ve “Halkçı devlet” açısından kısa bir karşılaştırma yapmanın gerekli olduğunu düşünüyorum.
İzmir depremi üzerinden kapitalizm ve “halkçı devleti”, hadi daha net ifade edeyim, sosyalizmi 3 maddede karşılaştırabiliriz. Bu karşılaştırmanın nedeni, günümüz dünyasında başka bir yaşam biçiminin mümkün olmadığını sanan ve ısrarla kapitalist yaşam biçimini bize dayatanlara bir karşı çıkış olsun.
KAPİTALİZM = EŞİTSİZLİK
Depremler, canlılığını sürdüren dünya dediğimiz bu gezegende, yaşadığımız ve yaşayacağımız mutlak gerçektir. Bu gerçeği durdurmak mümkün değildir. Ancak bu mutlak gerçeğin, yıkıcılığını, öldürücülüğünü durdurmak mümkündür. Uzun uzun bunu anlatmaya gerek yok. Herkesin bildiği bir şey. Sadece Japonya’ya bakmak yeterli.
24.Ocak.1980 ekonomik kararlarıyla kuralsızlığı, 12 Eylül faşizmiyle ortamı yaratılan vurguncu zihniyet ANAP döneminden sonra ikinci kez zirve yapmış bir hale geldi. Vurguncu müteahhitler her önlemi karlarında bir azalma olarak görürler. Çıkarılan imar afları ve düzenlenen imar yasaları bu müteahhitlerin çok daha zengin olmalarını sağlar. Onlar için yeni binaların yapılması yanında yıkılan binaların tekrar yapılması bir gelir kapısıdır. Özetle önce uygunsuz yere, çürük yapılar yapar, sonra yıkılmasını bekler ve aynı yere tekrar yapar. Sonunda parası olanın sağlıklı ve güvenli evlerde oturabildiği, parası olmayanın ise yıkılacağını bildiği halde daha ucuz evlerde yaşamak zorunda kaldığı bir eşitsizliktir kapitalizm. Bugün pandemi dolayısıyla uzaktan eğitim kandırmacası bunun bir başka örneğidir. Zengin çocukları uzaktan eğitilirken, evinde bilgisayarı ve interneti olmayan yoksul ailelerin çocukları eğitimi bir yana bırakın okulu ve öğretmeni unutmaktadır. Her öğrenciye tablet vereceğiz adı altında söylenenler kocaman bir yalandan ibarettir.
KAPİTALİZM=HALK DÜŞMANIDIR
Kapitalizm yıkar. Daha önemlisi bu yıkımdan da para kazanır. Depremin, maden göçüklerinin ve diğer iş kazalarının bir kader olduğunu ve boyun eğmeleri öğütlenir. Yoksulluğun bir kader ve sınav olduğu bunun ödülünün öbür dünyada alınacağı öğütlenir. Ya da yoksul olmasının suçunun sistemde değil kendisinden kaynaklandığı suçun kendisinde olduğu söylenir. Bu noktada tarikatlar, cemaatler, diyanet ve bilcümle inanç sömürücüleri devreye girer. Acıların üstünden para kazanma arzusu, “yardım” adı altında Iban numaraları ve SMS’le devam eder. Çünkü deprem vergileri başka yere harcanmıştır. Ama o yıkım anında kameralar önünde bir miktar yardımla şov yapılır. Sözler verilir, ama tutulmaz. Sonra her şey başa döner. Bu kez yıkılan binaların yeniden yapımı, riskli alanların düzenlenmesi derken soyguncu, vurguncu yandaş müteahhitler yeniden devreye girer. Daha fazla para hırsının yıktığı binalar bu kez daha fazla para kazanmak için tekrar yapılır. Halk düşmanlığı sadece konut sektöründe değildir. Üstünden bir yıl geçmesine rağmen dünyada halen daha Covit-19’un bir virüs mü yoksa biyolojik silah ajanı mı olduğu tartışmaları sürmektedir. Nitekim Covit-19’la dünya hızla otoriter bir yapıya kaymaktadır. Salgında ölen zengin ve ünlü sayısı hemen hemen yok gibidir. Parası olan 10-15 günde bir 500 TL’yi verip test yaptırırken, yoksul yurttaşlara test için belirtilerin ortaya çıkması beklenmektedir.
KAPİTALİZM=SÖMÜRME HIRSIDIR
İzmir’de, Van’da, Elazığ’da Soma’da madende, Pamukova’da hızlı trende, insanlarımızı öldüren bu akıl o büyük çöküş içinde insanların büyüttüğü tüm umutları da hayalleri de satmaya çalışılır.
Deprem sonrasında Elif bebekte birikmiş hayat umudunu bardakla satmaya çalıştılar. Küçücük bir elde büyüyen umudu bir bardak üzerine dondurup zengin olmak için “her yolun mübah” olduğu düşüncesini bir kez daha tescillediler. Boşuna; “kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı bile keser” dememişler. Eğer sizin dirinizden para kazanamıyorsa ölünüz onlar için bir kazançtır. Ölünüz her türlü ekonomik meta olarak kullanılabileceği gibi siyasal tartışmalarda iyi bir politik malzemedir.
Üç başlık halinde kapitalizmin doğal felaketler sonrası yaklaşımını özetlemeye çalıştım. Aynı, hatta daha ağır, felaketler karşısında sosyalist (adını ne koyarsanız koyun; halkçı, sosyal devlet,…vb) devlet anlayışının tavrı nasıldır? Özetle konuyu açıkladıktan sonra başka bir dünya mümkün müdür yoksa değil midir? Siz karar verin.
SOSYALİZM= EŞİTLİKTİR
Sosyalizm, insan ihtiyaçlarını, halkın çıkarlarını merkeze alır. Eğitim ve sağlıkta her yurttaş aynı kalitede hizmet alır. Örneğin; sosyalizmde konut sorunu yoktur. Her yurttaşın sağlıklı ve güvenli konutlarda barınma hakkı vardır. Parası olanın iyi evde oturacağı parası olmayanın riskli evde olacağı bir eşitsizlik kapitalist düzene aittir. Devlet her yurttaşın güvenilir, sağlam konutlarda yaşama hakkını sağlar. Bunu sağlarken halkın dışında hiçbir sınıfa, zümreye, tarikata ve yandaşa çıkar sağlamaz. Öyle başını sokacak bir evim olsun diye insanlar ömürleri boyunca sistemin kölesi olmaz. Sosyalizm deyince hemen traktör tekerleği görmüş yılan gibi dikilip korkmayın. İsimleri sosyalist değilse bile insan ve ahlak odaklı politikalarıyla öne çıkan Japonya, İsveç, Norveç, Finlandiya gibi, Amerikan kuşatmasına rağmen sağlıkta, eğitimde ve yaşamın tüm alanlarında Küba’yı inceleyin.
SOSYTALİZM= HALKTIR
Sosyalizm halkın söz ve karar sahihi olacağı bir düzendir. Sosyalizm, tam da bugün halkın geleceğini belirleyici olacağı, bunu mahallesinde, sokağında, örgütlenerek hayata geçirmeye başlayacağı bir yönetim biçimidir. Sosyalizm, bilime dayalı demokratik bir planlamayı esas alır. Akla, bilime ve demokratik bir yapıyla oluşturulacak bir kent planlanması, depremde yaşanılan, yıkım ve ölüm risklerini ortadan kaldırılabilir. Bu olanaksız değil. Yeter ki vakıflar, tarikatlar, cemaatler, yandaş müteahhitler için değil, halk için düzenleme yapılsın. Sosyalizm kriz ve covit gibi salgın dönemlerinde konut kredisi faizini düşürerek yine müteahhitlere destek olmaz.
SOSYALİZM= DAYANIŞMADIR
Sosyalizm dayanışmadır. Bugün, İzmir’de yıkımın hemen ardından başlayan dayanışma ve paylaşımdır. Bir yanda bu krizi nasıl paraya dönüştürüp köşeyi dönerim diyen fırsatçılar varken öte yanda ceplerindeki üç kuruşu birleştirerek birbirine derman olmaya çalışan emekçi halk var. Sosyalizm hak arama mücadelesi yürüten madencilerin koşarak göçük alanına gelip hayat kurtarmasıdır.
Son dönemde bu yardımlaşma ve dayanışma örneğini İzmir’in yanı sıra İstanbul ve Ankara başta olmak üzere pek çok kentte görüyoruz. Her türlü zor koşullara rağmen sol veya sosyalist tanımlarını ret etmelerine rağmen bu üç şehrin başkanları karanlığın içinde bir umut olarak parlamaktadır.
Bunca karanlığın içinde parlayan bu umut yıldızı, halkın dayanışmasıyla güzel yarınlar kuracaktır. Bu inanç ve dayanışma insanca yaşam özlemiyle ivme kazanacak ve daha fazla sömürme hırsını yenecek, umutsuzluğu bitirecek yağma ve talan düzenine son verecektir.
Bunun örneğini 100 yıl önce bu topraklarda Mustafa Kemal Atatürk gösterdi.