İnsan onuruna yapılan en ağır saldırı iftira ve yargısız infazdır . O nedenledir ki modern hukuk ve adalet sistemi günümüzden 4000 yıl önce HAMURABİ kanunlarından beri uygulanan MASUMİYET karinesi ve bunun doğal sonucu olarak Lekelenmeme hakkını düzenlemiştir.Anayasamız ve AİHS ile tanınan bu hakka riayet etmek hukuki ve vicdani bir sorumluluktur.
Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından olan masumiyet ya da suçsuzluk karinesi günümüzde hem uluslararası insan hakları sözleşmelerinde hem de anayasalarda güvence altına alınan bir ilkedir. Anayasamızın 38. maddesinde “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” şeklinde ifade edilen masumiyet karinesi,modern hukuk düzenlerinde kendisine herhangi bir suç isnat edilen kişinin yargılanacağı, aklanacağı veya mahkum edileceği yegane yer mahkemelerdir. Yargı sistemimiz kendi bünyesinde denetim ve telafi imkânı sağlayan itiraz, istinaf ve temyiz gibi kanun yollarına da sahiptir.
Dolayısıyla başta sosyal medya olmak üzere farklı mecralarda yargısız infaz veya aklama yoluna gidilmesi sağlıklı ve adil bir yargılama sürecini zehirlemektedir. Bundan kaçınmak herkesin ortak sorumluluğudur.
Bu nedenle kişi hakkındaki son şahidi dinleyinceye ve son hükmü verinceye kadar onu suçlu kabul edemeyiz.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 11. maddesinde, suç ile itham edilen herkesin, savunması için gerekli tüm güvencelerin tanındığı aleni bir duruşma sonunda, yasaya göre suçlu olduğu sabit oluncaya kadar masum sayılacağı düzenlenmiştir. Aynı şekilde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6.maddesinin 2.fıkrasında masumiyet karinesi düzenlendikten sonra, 3.fıkrasında da ceza yargılamasının adaletini sağlamak amacıyla sanığa tanınması gereken asgari güvenceler hüküm altına alınmıştır.
Devlet ve Devletin koyduğu yasalar, ancak ve ancak insanı yüceltme amacına hizmet ederse meşru olabilir. Çünkü Devlet ve onun yasaları, tek tek insanların oluşturduğu toplumun varlığıyla bir anlam kazanır.Burada korunan değer Suç işlediği mahkeme kararıyla sabit olmadıkça kişilerin toplum tarafından damgalanmasının önüne geçilmesidir.
Bu durumda sadece soyut iddialar ile ve gerçekliği kanıtlanmadan herkes itibar suikastına uğrayabilecek ve damgalanabilecektir. MASUMİYET ve onun doğal sonucu olan Lekelenmeme hakkı ile Basının haber yapma hakkı arasında çok ince bir çizgi vardır.Hukuken öncelikle korunan değer ne olmalıdır ? Kişiyi önce suçlu ilan edip cezalandırmak, sonra yargılamak ortaçağ engizisyon mahkemelerine özgü bir durumdur. Hukuk devleti bir milletin namusu olup yasaların uygulanmasını sağlamak devletin en temel görevidir. Lekelenmeme ve masum sayılma hakları konusunda toplumun, basın mensuplarının ve kamu görevlilerinin bilgilendirilmesi yargının etkin, sağlıklı ve hızlı bir şekilde, hukuka uygun deliller ışığında soruşturma ve yargılamaların adil bir şekilde yapılmasına olanak sağlayacaktır. Özellikle kamu görevlilerinin masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkının ihlalini oluşturacak eylem ve söylemlerden kaçınması şarttır. Lekelenmeme hakkı masumiyet karinesinin bir yansıması olup devletin yargı eliyle bireylerin kişisel ve toplumsal anlamda telafisi imkânsız zararlara uğramasını engelleyen bir ilkedir. Suç işlememiş insanları soruşturma veya kovuşturmanın bir süjesi haline getirmek lekelenmeme hakkının ihlali olup görevi kötüye kullanma suçunu oluşturmaktadır.
Lekelenmeme hakkını, suç şüphesi nedeniyle hakkında soruşturma veya kovuşturma yürütülen kişinin bu işlemlerden dolayı onur, şeref ve haysiyetinin zarar görmemesi, toplum içindeki saygınlığının zedelenmemesi, hakkında henüz kesin hüküm verilmemiş kişinin masumiyetine zarar verecek, kişiyi toplum nezdinde mahkûm edecek her türlü söz, yayın, haber gibi davranışlardan kaçınma olarak tanımlayabiliriz. Kişi hakkında yürütülen soruşturma ya da kovuşturmanın, lekelenmeme hakkını ihlal etmemesi için adli makamlara önemli görevler düştüğü gibi idari makamlar ve basın-yayın organlarına da önemli görevler düşmektedir. Gerek kamu görevlilerinin gerekse basın mensuplarının toplumun bilgilendirilmesi ile kişilerin lekelenmeme hakkı arasındaki çizgiye dikkat etmesi gerekmektedir.Sanırım şu gerçeği hukuk ve vicdan temelinde herkes kendince sorgulamalıdır “önce ceza ,sonra yargılama mı ?”Yoksa “önce yargılama ,sonra ceza mı” ? Adalet öyle Şaşmaz bir ilkedir ki ağır yürür aksak yürür ama mutlaka gideceği yere varır ve İlahi adalette zaman aşımı yoktur. O bir gün mutlaka tecelli eder .
Av.Namık Havutça
26. Dönem CHP Milletvekili ve Adalet kom.üyesi