İkinci Dünya Savaşında sıcak çatışmaların bitmesinden sonra dünyada sözde “barış”ın egemen olduğu söylenir. İnsanlık tarihindeki en büyük yıkımlardan birinin ikinci dünya savaşıyla yaşandığı bir gerçektir. Bir diğer gerçekte bittiği sanılan savaşın hiçbir zaman bitmeyişidir. O tarihten bu yana belki açıktan değilse bile denek ülkelerde dünyada egemen güçler zaman zaman düşük yoğunluklu olsa da sürekli bir savaşın içindedir.
1950’lerdeki Kore Savaşından tutun, 8 yıl süren İran-Irak Savaşı, Afganistan İşgalleri, Irak İşgalleri, Avrupa’nın göbeğindeki Bosna-Hersek, Kosova, Sırbistan, Hırvatistan ve Makedonya topraklarının ev sahipliği yaptığı savaşlar… Kara Afrika’daki bilek güreşleri….Orta Doğu’da bitmek bilmeyen İsrail-Filistin savaşları
Arap Baharı adıyla, Afrika ve Orta Doğu ülkelerinde çıkarılan savaşlar. Azerbaycan-Ermenistan ve son olarak Rusya-Ukrayna savaşı.
Bu kısa savaş özetinden sonra asıl konumuza dönelim. Asıl konumuz zenginler ve emperyalist güçler her zaman her şeyi kullanabilmekte ve bütün dünya kamuoyunu “kandırabilmektedir.”
Nasıl mı? Yukarıdaki savaş örneklerinin pek çoğu demokrasi, özgürlük ve insan hakları adına dünyada jandarmalığa soyunmuş ABD öncülüğündeki ülkelerin çıkarttığı savaşlardır. Bunların içinde ulusal güvenlik kandırmacasıyla çıkarılan savaşlar da vardır. Asıl önemli olan her savaş neo-liberal ekonomi politikalarının egemen olduğu dünyada daha fazla açlık, daha fazla ölüm ve bu politikaları uygulayanlara daha fazla sermaye kazandırmıştır. Bugün dünya tahıl üretimini 5 çokuluslu şirket planlamaktadır.
Son dönemde Rusya-Ukrayna savaşı sonrası bütün dünyayı tedirgin eden gıda krizi egemen oldu. Dünya gıda krizini çözebilmek için Rusya-Ukrayna arasında tahıl sevkiyatı için çözüm aradı. Geçici de olsa tahıl sevkiyatı sorununa çözüm bulan dünya ülkeleri, savaşın durdurulmasını sağlayamıyor (!). Sizce bu durum inandırıcı mı?
Evet, Ukrayna’nın elindeki stokları satmak gibi bir sıkıntısı var. Aynı durum Rusya içinde geçerli. Ancak emperyalist ülkeler Rusya’nın ürünlerine gereken ilgiyi göstermiyor. Bu durumu Zelensky’nin açıklamalarında görüyoruz.
İki ülke açısından böyle bir uzlaşma anlaşılabilir. Peki, modern dünyanın, sözde çağdaş ülkelerinin, “yoksul ülkelerin gıda sorununa çözüm” yalanına ne demeli?
22 Temmuz da Tahıl Koridoru anlaşması imzalandığından bu yana Tahıl Koridorundan Geçen Emtialardan Avrupa %46.1 Afrika %13.3 pay aldı. 9 milyon tondan fazla mısır, buğday, ayçiçeği ürünleri, arpa, kolza tohumu ve soya ihraç edildi.
BM verileri, İspanya’nın başını çektiği sevkiyat hacminin yarısından fazlasını zengin ülkelerin aldığını gösteriyor. Türkiye ve Çin de dahil olmak üzere orta gelirli ülkeler toplamın yaklaşık dörtte birini oluştururken, Mısır ve Etiyopya gibi düşük ve düşük orta gelirli ülkeler beşte birinden biraz fazlasını aldı.
Nerede kaldı “garip- gureba, fakir- fukara savunuculuğu?
Her şerden bir hayır çıkar derler ama ülke olarak bize bin şerden bile hayır çıkmıyor. Covit-19 sonrası dünya tarımsal üretimlerine ve stoklarına daha bir önem verdi. Üreticiye daha fazla destek sundu. Bugün aklı başında herkes bir yandan küresel iklim krizi öte yandan covit-19 gibi salgınlar ve son olarak Rusya-Ukrayna savaşında olduğu gibi siyasal krizler dolayısıyla tarımın önemini bir kez daha anladı. Son yirmi yılda biz ne yaptık. 85 Milyon Ton buğday ithal ettik. Şimdi kalkıp ta “efendim biz o buğdayları aldık işledik sonra ihraç ettik” gibi bir gerekçe üretmesin. Buğdayı işledik ihraç ettik de samanı ne yaptık? 2020’de 9.8 milyon ton, 2021- 8.1 Milyon Ton, 2022’nin ilk sekiz ayında 5.2 milyon ton olmak üzere 2002’den bu yana 85 Milyon Ton buğdaya ithalatına karşılık 23.3 Milyar dolar ödedik. İthal edilen rakam Türkiye’nin 4 yıllık üretiminden fazla.
Paramız var alıyorduk dimi? Şimdi paramız da yok, satın alacak ürün de yok. O yüzden aklımızı başımıza toplayıp üretim seferberliği yapmak zorundayız. Ancak bu seferberlik “ekilmedik bir karış yer kalmayacak” demekle olmuyor. Bu seferberlik çiftçiye yeterli desteği vermekle oluyor. Avrupa çiftçilerinin aldığı destek ve prim sistemiyle oluyor.
Çiftçinin hak ettiği destekleri ve primleri yeterli seviyeye çıkarmak ve zamanında ödemekle oluyor. Çiftçiyi krediye zorlamak için “prim ve desteklerini” alacak devri göstermekle olmuyor.
Yoksa “laf ola beri gele” den öteye geçmiyor.
Dünya Rusya-Ukrayna savaşıyla açlık oyunu oynuyor. Kazananı ve kaybedeni belli bir oyun.