Bu yazımda size biraz doğup büyüdüğüm şehirden söz edeceğim. Doğduğum, doyduğum, büyüdüğüm, okuduğum topraklardan. Bu toprakların yaşadığı sorunları, konuşamayan doğa ve ekoloji adına ortaya koyacağım.
Balıkesir; Kuva-yı Milliye’nin doğduğu, kurulduğu topraklar. Pek çok yönüyle iç ve dış turizmin çekim merkezi, her iki yakasında deniz var, bir tarafı Güney Marmara’da Bandırma ve Erdek Körfezi, diğer tarafı Ege’de Edremit Körfezi kısaca muhteşem bir coğrafya. Müthiş bir üretim potansiyeline sahip; tarım ve hayvancılığın başkenti. Balıkesir’i Türkiye’nin Hollanda’sı diye de tanıtırlar. Aynı zamanda burası kadim halkların yaşadığı tarihi Karesi Beyliği toprakları.
Biz Balıkesir’i tarif eder tanıtırken, Kurtuluş savaşının özeti gibidir deriz. Neden? Çünkü Kurtuluş savaşının ilk askeri kurşunu Ayvalık’ta, son kurşunu da Bandırma Ayyıldıztepe’de atılmıştır. O nedenle kurtuluşun, bağımsızlığın, özgürlüğün topraklarıdır Balıkesir.
1960’lı yıllarda; ülkemin o zor ve fakir yıllarında ben de bir köy çocuğu olarak Balıkesir’de yetiştim. Köylerin zor yıllarıydı; elektrik yok, telefon yok, doğru dürüst yol bile yoktu. Köy çocuklarının okuması için önünde üç seçenek vardı. Ya yatılı İmam Hatibi, ya Savaştepe Öğretmen Okulunu ya da Balıkesir Lisesi parasız yatılıyı kazanacaktın ki ancak öyle okuyabilirdin. Ben de Balıkesir Lisesinde yatılı öğrenci olarak okuduğum yılları, Balıkesir merkezi biliyorum. Balıkesir Lisesinin binası tüm heybetiyle hala duruyor. Yanında ise bizim zamanımızda Oruçgazi Ortaokulu olan, şimdiki güzel sanatlara verilen tarihi bina var. İşte Kuva-yı Milliye bilinci o yıllarda beynimize kazındı. Her cumartesi bizi ziyaret ederek bayrak törenlerinde bize öğüt veren Kuva-yı Milliyeci, Atatürkçü, hayırsever, vatansever Ece Amca vardı. O çocukluğumuzun yatılı okul yıllarında elinde ekmek ile bize vatan, millet, yurtseverlik bilincini ve toprağın kıymetini anlatan yurtsever Ece Amca. İşte biz çevre bilincini, yurt sevgisini, toprak sevgisini, Cumhuriyet ve Atatürk sevgisini böyle öğrendik. Bu ilkelerle görev yaptık, siyasi kararlarımızın altında bu bilincin etkisi oldu.
İşte Balıkesir böyle bir yer. Şimdi Balıkesir’in iki önemli cennet köşesi, doğa alanı tehdit altında. Biri Kaz Dağları; maden lobilerinin tükenmez kar hırsıyla tehdit altında! Diğeri ise Kapıdağ Yarımadası; o da enerji santral şirketlerinin tehdidi altında! Bu konuda sadece Balıkesir adına endişelenmemeliyiz, Türkiye’nin gelecek nesillerine aktarılacak emanetleri tehdit altındadır.
Bu nedenle bu yazı ile Balıkesir ve Türkiye’de siyaset sahnesindeki kamu yöneticisi sorumluluğunu üstlenmiş arkadaşlara çağrımdır. Kaz Dağlarının ve Kapıdağ Yarımadasının tamamını MİLLİ PARK STATÜSÜNE ALARAK TAM KORUMAYA ALMAMIZ GEREKLİDİR. Ne diyordu bilge Kızılderili atasözünde “Beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu, son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde anlayacak…”
Bizim anlamamız için çıplak gözle Kapıdağ’a ve Kaz Dağlarına bakmak yeterli. Daha ne olsun? Herşey gözümüzün önünde oluyor, peki biz ne yapıyoruz?
Av. Namık HAVUTÇA
24., 25. ve 26. Dönem Milletvekili