Tonguç baba!
24 Haziran 1960’ta,
Türkiye onu ikinci ve
son kez; bir daha fakat “ebediyen” kaybetti!
Tonguç, unutulmaz bir “eğitim devrimcisi”dir.
Genç Cumhuriyetimizin “köyde eğitim devrimi”nin
kalesi olarak inşa edilen, Köy Enstitüleri’nin iki kurucusu, yapıcısı
ve geliştiricisinden birisidir.
1930’lu yılların ortalarında, nüfusumuz 16 milyondur.
1928 yılında, Harf Devrimi yapıldığında okuma-yazma
bilenlerin sayısı bir milyon 400 bin; oranı yüzde 10’dur.
1935 yılına gelindiğinde sayı iki buçuk milyonu bulur.
Yani 1928’den 1935’e,
artış oranı da yüzde 77 olur.
Ancak ülkede okur-yazarlık oranı henüz yüzde on dokuz buçuktur.
Köylerde ise durum, bunun da altında olur.
Özellikle kırsalda “cehalet” ve “yokluk” diz boyudur.
Atatürk, işte bu duruma mutlaka bir çare, bir çözüm peşinde olur ve de bulur:
Askerliğini çavuş olarak yapan erlerin, kendi köylerinde okumayı,
yazmayı köy çocuklarına öğretmeleridir.
Bunlara “eğitmen” denir; görevleri “eğitmenlik”tir.
Babam Hamdi Yavuz da
bu ilk “eğitmen”lerden biridir.
Köy Enstitülerinin temeli de
işte, önce bu “eğitmenlik”tir.
Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nden,
başarılı eğitimci İsmail Hakkı Tonguç da
bu işin başına getirilir.
Binlerce köy çocuğuna okur-yazar olarak diplomaları verilir.
Daha sonra bu yapı,
1940 başında açılan Köy Enstitüleri ile bütünleştirilir.
Hasan Ali Yücel, Milli
Eğitim Bakanlığına;
İlköğretim Genel Müdürü olarak da İsmail Hakkı Tonguç getirilir.
İkisi de görevlerinin
hakkını verir.
Cumhuriyetin çağdaş eğitim hedefinin başındakiler, artık bu muhteşem ikilidir.
1893’te dünyaya gelen İsmail Hakkı Tonguç,
resim-iş öğretmenidir.
Meslek içi üst eğitim için 1918, 1922 ve 1925’te
üç kez Almanya’ya gönderilir.
Çoğu öğretmen okullarında olmak üzere, öğretmenlik ve yöneticilikler yaptı.
Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü müdürü iken, burada “resim-iş”
bölümünü kurdu.
Köy Enstitülerinin kuruluş felsefesinin temeli olan
“iş için, iş içinde, iş ile eğitim” ilkesinin yaratıcısı Tonguç’tur.
Yazdığı tam 16 kitabı da bulunur.
Aydınlanmacı bir eğitim devrimcisi olarak,
Cumhuriyetin tarihinde en onurlu yerini alan Tonguç baba eşitlikçi, demokratik, laik, bilimsel, üretici ve de halkçı- toplumcu
eğitimciliğin unutulmaz kahramanıdır.
Kişiliğine ve ilişkilerine de yansıyan idealist devrimci eğitimciliği nedeniyle “Tonguç baba”
olarak anılır.
Ancaak!
1946 seçimlerinin hemen sonrasında,
iktidarın henüz değişmediği yıllarda,
Köy Enstitüleri’nin baş mimarı olan
Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel,
bakanlık görevinden derhal alınır.
Ardından da uygulayıcı mimarı olan
İsmail Hakkı Tonguç da İlköğretim
Genel Müdürlüğü’nden alınıp,
önce bakanlık emrine verilir;
bununla da yetinilmeyerek
ardından da bir ortaokula
resim-iş öğretmenliğine
gönderilir.
Sonra da emekli edilir.
24 Haziran 1960’ta da
yaşama “elveda” denilir!
Böylece, bu iki örnekle,
devrimin ilk “sarı öküzleri”
ne yazık ki feda edilir!
Arkası önce yağmur gibi;
sonrasında da sağanak gelir!
Bireyin üretici niteliğini geliştiren,
bireyi özgürleştiren hedefleriyle;
“Ah, keşke yaşatılabilseydi!”
denilen Köy Enstitüleri’nin
o unutulmaz “Tonguç babası”
önce kendi, sonra eseri giden,
adını bizlere yadigar eden
İsmail Hakkı Tonguç, bugün
buradan, derin bir sevgi ve
saygıyla anılır.
Geriye ise Cumhuriyetçilerin
bu “hazin” hikayeden bugün
dersler çıkarmaları kalır!