Ne günlerdi?
Her gün sağ sol çatışmaları ,sağdan soldan ,o fraksiyon bu fraksiyon, belinde silah her akşam gece avına çıkan vahşiler gibi birbirini yokeden ,sanki düşman iki milletten savaşan insanlar, gençler….Böylesi yaşanan şehirler ,üniversiteler ve okul yaşamı. Nerede ise lise ortaokula kadar inen bir sağ -sol kamplaşması ,kutuplaşması .Oysa hemen hepsinin aileleri yoksul köylü ,işçi ,memur esnaf dar gelirli halk çocukları idi.
Biri sağcı olmuş diğeri solcu birbirini dövüyor ,pusu kuruyor ,öldürüyor. 70’li yıllar Türkiyesi İşte böyle bir dönemdi. Ben de bu zor ve sisli yıllarda yaşıyorum tüm bunları . 79 yılı Haziranında BALIKESİR NEE Enstitüsü’nü bitiriyor ve Adana İmamoğlu Lisesine Tarih öğretmeni olarak atanıyordum. O zaman öyleydi atanamayan öğretmen diye bir kavram da ,sorun da yoktu. Üniversite bitince Bir ay içinde genç öğretmenler atanırdı .Adana Kozan İmamoğlu Lisesi Çukurova’nın KADİM toprakları ,öğrencilerimiz ,karağayız delikanlıları ve eline bir Demet çiçek almadan okula gelmeyen samimi Çukurova kızları .Zor yıllardı ,ama gençlerin ve bizim de haksızlığa ,eşitsizliğe ,adaletsizliğe isyan ettiğimiz yıllardı. Biz solcular da atalarımızın hep birlikte kurtardığı, Ülkemizin topraklarından , varlıklarından kendilerine fakirlik yoksulluk düşen halkımız adına ,eşitsizliğe yoksulluğa ,adaletsizliğe isyan ediyorduk ve eşitlik istiyorduk. Ülkemizdeki bütün insanlarımızın yoksulluktan kurtulduğu ,çocuklarını eşit ve adil bir düzende okutabildiği toplumcu halkçı bir düzen istiyorduk. Dünya siyasal tarihini tartışıyor,1648 İngiliz Demokratik Devrimini ,1776 Amerikan Bağımsızlık Beyannamesini ,1789 Fransız Devrimini, J.J.Rousseau‘yu, Wolteree, Robespiyer‘i Fransız Devriminin Özgürlük, eşitlik ,adalet düşüncelerini inceliyorduk. Sosyalizmin Alfabesini, Karl Marx’ı, F.Engelss ‘i okuyor, Lenin‘in 1917 Sovyet Devrimini okuyorduk. Diğer taraftan da kendi tarihimizin ve dünyanın en büyük devrimcisi GAZİ Mustafa Kemal Atatürk ‘ün anti emperyalist mücadelesi ve Çağdaş Türkiye’yi oluşturan siyasal, sosyal, hukuksal ,İktisadi devrimlerini öğreniyorduk. Bir taraftan da Kendi ülkemize özgü eşitlikçi bir Siyasal bir toplum modeli hangisi olur diye habire tartışır dururduk. Kimimiz Sovyet Modeli ,kimimiz Çin Mao modeli ,sosyalizmi savunanlar bile kendi aralarında onlarca fraksiyona bölünmüştük. Ama hepimizin ortak noktası İşçi ,köylü birleşecek özel mülkiyetin olmadığı herkesin eşit olduğu sınıfsız sömürüsüz bir düzen kuracaktık. Diğer tarafta Sağcılar (ülkücüler ) ise bu düzeni değiştirmek isteyen bizlere komünistler Moskova’ya diye saldırıyor ve çatışmalar sarmalı böyle devam ediyordu. O nedenle yıllar sonra gördük ki sermaye düzeni toplumsal eşitsizliği ve acımasız sömürüsünü savunacak ,hatta gizleyecek birçok mekanizmaya sahipti.
Yıllar sonra öğrenecek ve anlayacaktık ki Atatürk’ün kurduğu üniter yapıya ,Atatürk milliyetçiliğine dayanan Demokratik Laik Çağdaş Cumhuriyet en sağlam temeller üzerine oturtulmuş,Tarihin imbiğinden süzülerek gelmiş bilgece kurulmuş modern CUMHURİYET en sağlam rejim idi. Yaşanan Tarih bunu en somut bir şekilde doğruluyordu.O tarihte birlikte görev yaptığımız idealist toplumcu Öğretmenler olarak kaldığımız Evler AYDINLIK bir kültür yuvası gibiydi. Üçlü beşli aynı evi paylaştığımız arkadaşlıklar dostluklar unutulmaz anılarla doludur.12 Eylül 1980 darbesi işte bu acımasız çatışmaların olduğu Koşullarda gerçekleşti. Darbe sonrası Atatürkçü Devrimci öğretmenler de bu tutuklama furyasından nasibimizi aldık ve görevlerimizden ihraç edildik. Benim de Hukuk mücadelem ve Avukat olma maceram İşte böyle başladı .Hak ,hukuk adaletin ne denli önemli olduğunu hayat o zor süreçlerde bize öğretiyordu. Yıllar sonra yargılanıp beraat etmenin ardından aynı okulda Danıştay kararı İle İmamoğlu Lisesi Tarih öğretmeni olarak yeniden atandım, o zamanlar Devletin haksız idari işlemlerine dur diyecek “Ankara’da hakimler vardı “çünkü .Öğrencilerime ve arkadaşlarıma yeniden kavuşmuştum ,Ancak Yaşadığım süreç unutulmaz derslerle doluydu ve ben HUKUK’u ve onun gücünü keşfetmiştim. Bu yol beni İstanbul Hukuk Fakültesinin Beyazıt Kampüsündeki “hak hukuk adalet “mücadelesi tarihinin yazıldığı tarihi amfilerine götürmüştü. Yaşanmış tecrübeler hukuk derslerini kolayca vermemde etkili oldu tabi ki .Nede olsa Hukuk yaşamın kendisi idi ve ben yaşayarak öğrenmiştim.
Hiç unutmuyorum Son sınavım Devletler Hukuku idi ipi onunla göğüslemiştim. İşte benim yaşam yolculuğum beni Sıkıyönetim Mahkemelerinde sanık sandalyesinden cüppesi ile hakların yılmaz savunmanı Avukatlık mesleğine gelmiştim. Ve şunu görmüştüm ,yaşam da umutsuz durumlar yoktur ,umutsuz insanlar vardır gerçekten de .Biz Atatürk’ün Devrimcileri olarak, umutlu olmayı onun ,en olumsuz şartlarda dünyanın en azılı emperyalist işgaline karşı “76 kişi” ile birlikte özgürlüğe yürüdüğünde ,umudu ondan öğrenmiştik. Evet “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.” Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda olmaktan gurur duyuyorum. Avukatlar günümüz kutlu olsun.
06.04.2022
26.Dnm CHP Balıkesir Milletvekili Adalet ve Anayasa Uzlş.Kom.Üyesi