Atatürkçü Düşünce Derneği; 19 Mayıs 1989 tarihinde içlerinde Ord. Prof.Dr hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Doç.Dr. Bahriye Üçok ve Prof. Dr. Muammer Aksoy gibi Atatürk Devrimlerini içselleştirmiş, tam bağımsız, çağdaş, laik ve demokratik bir Türkiye Cumhuriyeti’ne inanmış onurlu ve tam bağımsız insanların kurduğu bir sivil toplum örgütüdür.
Derneğin kurucuları kuruluş gerekçesini aşağıdaki gibi yazmışlardır.
“Atatürk’ün bedensel varlığının artık aramızda bulunmamasından cesaret alan içteki ve dıştaki kimi olumsuz güçler, O’nun yeni Türk Devletini yaratma doğrultusunda ilk adımı attığı 19 Mayıs 1919’un üzerinden tam 70 yılın geçtiği bu günlerde, Atatürk devrim ve ilkelerine karşı, açık ya da kapalı saldırılarını doruğa ulaştırmış bulunmaktadır. Bundan daha kötüsü, plânlı ve sinsi bir çalışma ile o devrim ve ilkeleri gelecekte yok etmek çabası içindeler.
Oysa Atatürk;
Sadece “bağımsızlığı tümüyle tehlikeye düşmüş Türk Ulusunu ve yurdunu emperyalist güçlerin işgalinden kurtaran bir büyük asker “değildir.
….Ulusal egemenliği gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran;
Kişisel inançlara dokunmayarak, toplumumuzu Ortaçağ zihniyetinden ve şeriattan kaynaklanan “nakil”e dayalı kurum ve kurallardan kurtarıp, sürekli biçimde çağdaş ve uygar bir ulus olmanın ve böyle kalmanın yollarını gösteren , “akıl”a dayalı lâik düşünce, lâik hukuk ve lâik öğretim sistemlerini toplum yaşamında egemen kılan;
Tüm özgürlüklerin ve insan haklarının sosyal Hukuk Devletinin ve çoğulcu demokrasinin yolunu açan;
…..İçten ve dıştan kaynaklanan her tür sömürüye karşı çıkarak, halkın yalnız siyasal değil, ekonomik ve sosyal alanda da gerçek efendi durumuna gelmesini ve tüm yurttaşların gönencini devletin varlık nedeni ve amacı sayan;
Ulusal ekonominin girişimcilerin keyfine, yalnız kâr ve rekabet mekanizmasına göre başıboş biçimde işlemesine değil, toplumun ve tüm yurttaşların gereksinimlerini karşılayacak biçimde devlet tarafından yönlendirilmesini ilke olarak benimsemiş ve benimsetmiş olan;
Yurdumuzun yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden, Türkiye halkının yararlanmasını benimseyen ve kabul ettiren; diye devam edip
Bu durum karşısında Atatürk devrim ve ilkelerinin, toplumsal sorunlarımızın çözümlenmesinde ışık tutucu niteliğe ve yaratıcı güce sahip olduğuna inananlar, “Atatürkçü Düşünce Derneği”ni kurarak, O’nun devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma zorunluluğunu duymuşlardır.
Yaklaşık iki sayfalık bir gerekçe ile Atatürkçü Düşünce ve Atatürkçü Devrimciliğin ne olduğunu anlatmışlardır. Bu düşünceler uğruna Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı ve Bahriye Üçok gibi nice devrimci yurtsever canlarını vermekten çekinmemiştir.
Geldiğimiz noktada ise, genelleme yapmak istemem, ADD Bandırma Şubesinin son yöneticileri kuruluş gerekçelerinin hiç birini içselleştirememiş, ucuz siyasal hesaplar peşinde koşan adeta bir “kasaba siyasetçisi” duruşuyla ADD’nin değerlerini yozlaştırmıştır.
Nasıl mı? Bandırma’nın hemen dibinde yaklaşık 40 bin dekarlık alanda kurulacak Metal Organize Sanayi alanına bir kelime bile laf söylemeyen mevcut yönetim, şimdi ADD Genel Sekreteri olan Namık Havutça, Avukat Müteahhit Belediye Başkanı Tolga Tosun ve adeta bir rotaryen ve lions kulübüne dönen Kent Konseyi ile Misakça’da kurulması düşünülen Karides Çiftliği için ADD’yi kullanmıştır. ADD Bandırma şube başkanı aynı zamanda seçimlerin başından sonuna adeta sandık görevlisi gibi duran Avukat Müteahhit Belediye Başkanı Tolga Tosun’unu büyük desteğiyle Kent Konseyi Başkanlığına atanmıştır (Pardon seçilmiştir olacaktı.) Aynı zamanda eş durumundan dolayı da belediye ile iyi ilişkiler kurmak zorunda olan ADD Bandırma’nın mevcut başkanı belediyeye yönelik eleştirilerimi “itibar suikastı yapılıyor” diye başkandan önce göğsünü siper etmiş biridir. Sonrasında Atatürkçü Avukat müteahhit Belediye Başkanı hakkımda suç duyurusunda bulunmuş ama Savcılık Makamı kendisine güzel bir hukuk dersi vermiştir. Kişisel olacak belki ama böylesi bir durumda bile basın ve düşünce özgürlüğünü savunamamış ama sermaye çıkarları uğruna basın açıklamalarında geri kalmayan bir kişi ADD şube başkanlığına yakışmıyor.
Yaklaşan kongre nedeniyle düzenlediği bir konferans dışında ADD’nin adını adeta unutturup, lions ve rotaryen yuvası Kent Konseyini öne çıkarmaya çalışmıştır.
Kuruluş gerekçelerinde birçok demokratik, sosyal ve ekonomik hakların halka ait olmasını savunan ve bu yolda canını vermekten esirgememiş aydınların kemikleri sızlamaktadır.
Malum cumartesi günü ADD Bandırma’nın kongresi var. Avukat Müteahhit Belediye Başkanı yine sandık başında duracak mı göreceğiz. Benim durmam yetmez Genel Sekreter de gelsin düşüncesi gerçekleşir mi göreceğiz.
Her ne olursa olsun, her ne kadar ADD’yi CHP’nin arka bahçesi haline getirmeye çalışırlarsa çalışsınlar ADD’nin Atatürk Devrimini ve düşünce sistemini benimsemiş, içselleştirmiş, yaşam biçimine dönüştürmüş üyeleri adeta sermayenin sözcülüğünü yapan, bu “tatlı su Atatürkçülerini” hak ettikleri yanıtı verecektir.
Yaşamını Atatürkçü Düşünce sistemini benimseyerek geçirmiş, ucuz hesap peşinde koşmayan “fikri hür, vicdanı hür” Atatürkçüler cumartesi günü aklın gereğini yerine getirecektir.
Bundan hiç şüphem yok. Çünkü Atatürkçü düşünce sistemi ve Atatürk Devrimciliği bir avuç siyaset tüccarına bırakılamayacak kadar yüce ve onurlu bir görevdir.