ÇAYDA ÇIRADAN, ÇAY’LA AĞIR METAL’E

AnalizPolitika

Written by:

Elazığ yöresine ait halk oyunu olan “Çayda Çıra” oyununu bilmeyen yoktur. Anadolu’nun zenginliklerinden olan oyunun hikâyesi şöyle anlatılmaktadır.

Oyunun doğuşu ile ilgili çeşitli efsaneler anlatılmaktadır. Anlatılan efsanelerden en yaygını; Uluovayı ortadan ayıran Harıngit Çayı’nın kıyısında kurulu bir köyde düğün vardır. Bu köyün ileri gelenlerinden birinin oğlu evlenmektedir. Yenilir, içilir, günlerce eğlenilir. Artık düğünün son gecesidir. Eğlence olanca coşkusu ve güzelliği ile devam etmektedir. Aniden ay tutulur. Bu olay pek hayra yorumlanmaz. Düğüne katılanlar bunu uğursuzluk olarak yorumlarlar. Davetliler tedirgin olur. Düğünün neşesi kaçar, coşkusu donar. Damadın annesi Pembe Hatun bu duruma çok üzülür. Ne kadar mum varsa köyde toplatır, tabaklara dizer ve orada bulunanların ellerine tutuşturur. Kendisi de başa geçerek mumların ışığında oynamaya başlar. Çalgıcılar hemen bu oyuna uygun bir müzik bulurlar. Davetliler coşar, eğlence devam eder. Böylece çayda çıra oyunu ve melodisi ortaya çıkar.

***

Güzel bir söylence. Bu oyunun hikâyesi gerçeğe dayanmayan, mantıksal bir bütünlüğü olmayan söylence ve uygulamalara karşı Anadolu bilgeliğinin bir yanıtıdır. Tabi bu ve benzeri kültürel zenginliklerin kökeninin araştırılması ve tanıtılması benim haddimi aşan bir konu.

Ben haddimi Bandırma’nın kaderini belirleyeceğini düşündüğüm başka bir Çay’lı oyunundan ve oyun ekibinden söz ederek aşacağım. Bilindiği üzere uzun zamandır devam eden bir oyunun hazırlıkları sona erdi. Bu oyun yakında gösteriye başlayacak. Oyunun adı “Çay’la Ağır Metal Organize Sanayi.”

Peki, bu oyun ekibi efsanede olduğu gibi karanlığı aydınlatacak mı? Ekibin figüranları kimler ve niyetleri nedir?

Geçmiş dönemde yazdığım yazılarımı okuyanlar aslında yukarıdaki soruların yanıtlarını bilir. Ama ben bıkmadan usanmadan kabak tadı verse de tekrarlamaya devam edeceğim.

Bir kere bu ekibin karanlığı aydınlatma düşüncesini bir kenara bırakın tam tersine kültürü, geçmişi binlerce yıl öncesine dayanan zengin bir tarihi ve doğayı yok edecekler. Çünkü bu ekibin düşünce anlayışı ve yürekleri karanlık. Herkes kendi yüreğinin rengini yaşar ve çevreye o rengi yansıtır. Bu ekipte yer alanlar büyük bir varsıllık içinde yaşıyor olabilir. Lüks araba, yat, kat ve markalı kıyafet sahibi olabilir. Hatta bu ekip içerisindeki arkadaşlar iyi üniversitelerden mezun avukat, hakim, hekim ve türlü meslek sahibi olabilirler. Ama bütün bunlar sahip oldukları karanlık düşünceleri maskeleyemiyor. Bu karanlık düşünce ülkenin bakir kalmış son tarımsal bölgelerinden olan Güney Marmara’nın ikinci bir Dilovası’na dönüştürülmesidir. Bu ekip “Pembe Hatun” gibi ellerinde çıralarla bir olumsuz düşünceyi yok etmek için değil doğal yapıyı bozmak için sahne hazırlığındadır.

Ekibin yerel oyuncularını biliyoruz. Başta Bandırma Belediyesi, Bandırma’da kurulu sözde çevre örgütlerinin büyük bir kısmı, yerel bürokratik ve siyasal eşraf ile kolay yoldan zengin olma peşinde koşanlardan ve geleceğini iş birliği üzerine kuranlardan oluşmaktadır. Bu ekibe ait sosyal medya paylaşımlarını görüyoruz, izliyoruz ve okuyoruz. Büyük bir gururla işbirliklerine ait görselleri paylaşıyorlar.

Ekibin en etkin üyelerinden olan Bandırma Belediyesi sosyal demokrat kimliğini bir kenara bırakıp liberal kesimlerle yarış halinde. Örneğin belediyeye personel alımlarında bir yandan kendi tabanını küstürmemeye çalışırken öte yandan Büyükşehir ve Bandırma AKP’nin duayenlerinin referanslarını emir telakki etmekte. Yeri gelmişken sorayım. Belediyeye bir tane inşaat mühendisi alındı. Adı N.Ş. Bu arkadaşın seçiminde hangi ölçütler esas alındı? Bu arkadaşın referansının Cemal Öztaylan olduğu iddiaları var. Bu iddialar doğru mudur? Bildiğim kadarıyla altmış kişinin başvuruda bulunduğu bu kadro için nasıl bir eleme yapıldı? Sayın Başkan açıklasa da öğrensek. Böylece “Çay’la Ağır Metal Ekibi’ne” haksız eleştirilerde bulunmasak. Yine kreşe öğretmen seçiminde bir önceki yazımda sormuş olduğum sorulara ek olarak seçilen öğretmenler arasında daha önce belediye bünyesinde çalışan bayan var mıdır?

***

Yazının mantıksal bütünlüğü dağıldı. Siz okurlardan özür diliyorum ama sorular soruları doğuruyor. Ulusal yayın organlarında neredeyse her gün duyduğumuz 3-5 yerden maaş ve huzur hakkı alımı Bandırma’da da var mı? Örneğin Badaş ve/veya Aksa Gaz Yönetiminde olan Belediye Başkanı buradaki toplantılardan huzur hakkı alıyor mu? Şeytan işte. Durduk yerde beni dürtüyor.

Nasıl olsa yazı oradan oraya savruldu. Böyle devam edeyim. Geçtiğimiz hafta Bandırma Belediye Başkanı, CHP İlçe örgütü, Kent Konseyi, Namık Havutça, Ahmet Akın ve daha birçok CHP seçkinini bulunduğu bir ekip Misakça’da kurulması planlanan Karides üretim tesisleri için basın açıklamasında bulundu. Meğer başımızda ne büyük bir bela dolaşıyormuş da benim haberim yokmuş. Çevreciliğimden utandım. Seçkin çevreciler karides üretim tesisleri için basın açıklaması yaparken Bandırma’dan Çanakkale’ye kadar olan güzergahı yok edecek Ağır Metal Organize Sanayi kurulumu hakkında bir tek sözcük bile kullanmadılar. Keşke ne kadar traji- komik bir hale düştüklerini görebilseler. Keşke halkı değil sadece kendilerini aldattıklarını fark edebilseler.

***

Yerelde bir “muktedir” benim yazılarımdan dolayı rahatsızmış. Bende suya yazı yazıyorum sanıyordum. Meğer takip ediyormuş. Bu rahatsızlığını da dile getirmiş. Dava açmayı düşünüyormuş iki gözümün çiçeği. Beni merak ediyormuş. Ben ortalamanın altında bir zeka düzeyine sahip bir yurttaşım. Adım, sanım, kimliğim yok benim. Ben zenginlik uğruna dozerlerinle ezip geçtiğin bir karınca, kuruttuğun bir otum. Ben gücün ve güçlünün her dediğini ve düşüncesine alkış tutmayan, bozguncu, çıkıntılık yapan yerelde Bandırma, genelde vatan haini biriyim. Ben yaşamı savunuyorum. Ben zenginliğin lüks arabalar, lüks evler, camdan plazalar olmadığını düşünüyorum. Ben insanlığın betona değil toprağa muhtaç olduğunu düşünüyorum. Sen sanayileşme adına doğayı yok ederken, “yeşil Bandırma” çalışmaların saksıda çiçek yetiştirmekten ibaret.

Özet olarak ben eşitliği savunuyorum. Ben yaşamı savunuyorum. Sen betonu ve zenginliği. Ben otu-çöpü, kurdu-kuşu, sudaki balığı-gökteki kuşu, fare peşinde koşa yılanın yaşam hakkını savunuyorum. Sen ise sanayi, zenginlik, refah adına yukarıda saydıklarımı yok etmek istiyorsun.

İşte ben buyum Sayın Yerel Muktedir.

54 yaşındayım. Bu güne kadar hiçbir güce boyun eğmedim, bundan sonra da hiç niyetim yok. Son olarak bende biraz keçilik vardır. Ölürken bile kuyruğu dik tutarım.

Bilginize….

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir