Evet ondan nefret ediyorlar, çünkü onun gibi, her ne kadar o reddetmiş olsa da, Sünni Müslüman bir ailenin laik, modern bir efradı olarak Beyaz Türklüğün çanına ot tıkarcasına Kürtler, Aleviler ve gayrimüslimler başta olmak üzere cumhuriyet tarihi boyunca en basit yurttaşlık haklarından bile mahrum bırakılarak ağır baskı ve zulüm altında sürekli olarak hor görülmüş, dışlanmış ve dinci faşizminin egemen olduğu günümüzde de dışlanmaya devam etmiş tüm “olağan şüpheli” kesimlerin dertlerini, acılarını, özlemlerini, umutlarını üstelik bir milim bile geri adım atmadan korkusuzca dile getirmiş ve yazmış olmasını kendisini laik, Kemalist, ulusalcı olarak tanımlayan malum Beyaz Türkler hiçbir zaman hazmedemediler. Bu ayrıksı cesur tavrından dolayı onu asla affetmediler.
Onun Milliyet gazetesinden kovulmasına sebep olan 90’lara damgasını vuran o meşhur “Atakürt” yazısıyla ete kemiğe bürünmüş bu asil, bu vicdani, bu yürekli anti-militarist tavrını Türklüğe, cumhuriyet devrimlerine ve tabii yurtseverliğe ihanet olarak gördüler. İşte bu kesimlerin o her özgürlüğüne kavuştuğunda Taraf gazetesi bahanesiyle heybelerinde ne kadar “kin ve nefret” varsa üzerimize hoyratça ve tabii utanmazca boca etmelerinin sebeb-i hikmeti onun bu siyasal tercihi, duruşu, içinden çıktığı, bir parçası olduğu mahallesine karşı ortaya koyduğu şanlı direnişi olmuştur.
Evet, ondan nefret ediyorlar, çünkü onun gibi, her ne kadar o reddetmiş olsa da, Sünni Müslüman bir ailenin efradı olarak dinsizliği bu kadar erken yaşlarda seçmiş olmasını ve bu tercihini de hiçbir zaman saklamamış olmasını ülkedeki kahir ekseriyeti Müslümanlar kendilerine, kültürlerine ve “suistimal üzerine” kurulmuş o kirli düzenlerine karşı küstahça bir meydan okuyuş olarak gördüler ve bu kararlı atesit duruşundan ötürü onu hiçbir zaman affetmediler.
Evet, ondan nefret ediyorlar, çünkü onun gibi, her ne kadar o reddetmiş olsa da, Sünni Müslüman bir ailenin öz be öz Türk efradı olarak her türden milliyetçiliği, mezhepçiliği bir çocukluk hastalığı olarak görerek tüm faşizan, ırkçı ideolojilerle arasına mesafe koymasını memleketteki Türk milliyetçileri (Türk ırkçıları) hiçbir zaman hazmedemediler; onun bu kimlikler üstü hümanist tavrını kendi lanet varlıkları açısından daima büyük bir tehlike olarak gördüler.
Evet, ondan nefret ediyorlar, çünkü onun gibi öz be öz liberal-özgürlükçü bir aydının “liberal ekonomi” maskesi altında kamunun bu kadar aleni şekilde yağmalanmasını; bu yağma, bu soygun düzeninin sürmesi adına da her türden hak ve hukukun bu denli acımasızca ayaklar altına alınmış olmasını afişe etmesini cari iktidar haramzadeleri hiçbir zaman hazmedemediler. Hazmedemedikleri için de bir siyasi intikam davasıyla onu cezalandırmayı, dize getirmeyi düşlediler. Ancak başaramadılar. Onu içeriye attılar ama içeride asla tutamadılar!. Tutamadıkları gibi yargılanırken kendisini yargılayanları yargılayacak çapta bir cesarete sahip yüreği yiğit bir yazara bulaştıkları için de ziyadesiyle pişman oldular, zor durumlara düştüler ve sonunda da onu serbest bırakmak zorunda kaldılar.
Uğur Güney Subaşı. Nisan 2021. Adana.
Darısı başta Osman Kavala ve Demirtaş Başkan olmak üzere diğer tüm siyasi rehinelerin başına.