Yılın 12 ayına baktığınızda Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın öncülüğünde yürütülen devrimler açısından her ayın ayrı bir önemini görürüz. Dün itibariyle Mayıs ayına Emek ve Dayanışma bayramıyla ‘’merhaba’’ dedik. Mayıs ayı, yurtseverler ve devrimciler açısından heyecanın, umudun ve hüznün olduğu bir aydır. A’dan Z’ye planlanmış bir devrimin ilk adımı 15 Mayıs’ta İstanbul’dan ayrılışla başlar. 19 Mayıs’ta heyecan, umutla bütünleşerek ilk kar topunu oluşturmuştur. O günden 10 Kasım 1938’e kadar geçen dönemin her günü için sayfalarca yazı yazılabilir ve yazılmıştır.
Bu girişten sonra ben asıl günümüze gelmek istiyorum. Manzai umumiyeyi özetleyelim.
Ülke içerden ve dışardan adeta kuşatılmış bir halde. İçerden kuşatmanın temelinde tarikatlar, vakıflar, işbirlikçiler ve en önemlisi kendine halen daha bir yer bulamamış oradan oraya savrulan, kimi zaman sosyalist, kimi zaman Kemalist ve en önemlisi kimi zaman da mezhepsel ilişkilerini öne çıkaran sözde devrimciler var.
Ekonomi sıcak para olmadan çevrilemez hale gelmiş bir halde. Tarım çökmüş, sanayi bitmiş, hizmet sektörü bir Avrupa’ya göz kırpan, ertesi gün Rusya’yla flört eden ama her daim Araplara bel bağlamış bir halde. Eğitim ve sağlık ticarileşmiş, adalet terazisinin kefesi şaşmış, hukuku bıraktık yasalar önünde bile eşitliğin olmadığı bir hale gelmiş durumda. Daha yüzlerce sorun sayılabilir.
Şimdi işin kolaycılığına kaçıp hemen bütün bu çıkmazları iktidarın üzerine atarak sıyrılabiliriz. Doğrudur. 18 yıldır ülkeyi tek başına yöneten AKP iktidarıdır. Herkes tek adam rejimine Tayyip Erdoğan’la geçtiğimizi düşünür ama biz tek adam rejimine Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığı bittiği gün geçtik. O tarihten sonra Abdullah Gül döneminde bir tane yasanın veto edildiğini hatırlayan var mı? Evet günahın büyüğü hem de çok büyüğü iktidarın. Kısa bir tarihsel özetle CHP’nin günahına gelelim.
Peki 18 yıl boyunca muhalefet partisi konumundaki CHP ne yaptı? Koskocaman bir HİÇ. Bugün AKP bunca olumsuzluğa rağmen tek başına iktidarsa başarılı olduklarından değil onlardan daha başarısız bir muhalefet olduğu içindir. Hiç kimse kusura bakmasın. CHP kadrolarının bitmeyen kişisel iktidar hırslarıyla parti halka umut olmaktan çıktı. Kemalist ideolojiyi terk etmiş bir parti ‘’sağ sapma’’ yaşayarak liberal sağ söylemlere kaydı. Bu kayışın kanıtı değişik dönemlerde milletvekili listelerinin en üst sıralarına yerleştirilen isimlerdir. Hiç kimse bir malın, hizmetin veya ideolojinin aslı dururken çakmasına itibar etmez. Liberal sağ ve ılımlı İslamcıların 1946’dan, hatta kimileri kızacak ama olsun, İsmet İnönü’nün sürgündeki yasaklıları affıyla ilk tavizi verdiği tarihten buyana kıbleleri belli. Bu sağa kayış 68 kuşağına isyana ve İkinci Kurtuluş Savaşı düşüncesi ve eylemliliğine itmiştir. Sonrasında yaşanılan 12 Mart faşizmine yeterli tepkiyi gösteremeyen ve olayların somut analizini yapamayan İsmet Paşa bürokratik merkeziyetçiliğe dayalı düşüncesinden ‘’ortanın soluna’’ gelmiştir. Yıllarca cephelerde birlikte savaştığı nerdeyse Mustafa Kemal’in her sofrasında olan İsmet Paşa O’nu anlayamamış onun devrimci fikirlerinden uzaklaşılmasına seyirci kalmıştır. 12 Eylül faşist darbesi ılımlı İslamcıların ve neo liberallerin önünde kalan son engelleri de ezerek bugünkü düzenin hazırlığını tamamlamıştır.
Tüm bu zaman dilimi içerisinde 1977 Ecevit’in altını dolduramadığı sloganlarla kazandığı seçimden sonra sol ilk defa 1989’da Erdal İnönü + Fikri Sağlar ekibi ile bir başarı yakalamıştır. Mustafa Kemal Paşa’dan sonra adı SHP’de olsa ‘’sağ sapma’’ yaşamadan siyasal hayatına son verip kenara çekilmiştir.
Peki Ecevit? En son Fetullah Gülen okulları açılışını kaç kişi hatırlıyor? Ya Kemal Derviş politikalarını?
Deniz Baykal’a paragraf bile açmak istemiyorum.
AKP’yi tir tir titreten, katıldığı TV programlarında AKP’nin ağır toplarını yerin dibine gömen Kemal Kılıçdaroğlu büyük bir heyecan ve umut yaratmıştı. Parti içi demokrasi vaadleri, ortak akıl vurgusu vs. vs. Ancak zaman geçtikçe O’da düzene uydu. Hakkını teslim etmek gerekir ki bir yıl önceki yerel seçimlerde kurulan Millet İttifakı’nın en büyük yükünü Meral Akşener’le birlikte çekmiştir. İyi Parti’nin seçim dışı bırakılma oyununu bozmuştur. Burada siyasal geleceğini düşünmeden istifa eden ve İyi Parti’ye seçim yolunu açanlardan biri olan Ahmet AKIN’a özel bir teşekkür göndermek borcumuzdur.
Özetlemeye çalıştığım bu genel tablo içerisinde Balıkesir’e uymayan bir şey var mı? Geçmiş dönemlerde parti içerisinde sıra kavgası veren, milletvekili olan isimlerde bir değişiklik var mı? Daha 3-5 ay öncesine kadar Bandırma CHP’yi dizayn etmeye çalışan, Genel Merkez Kongre üyeliği için her adaya göz kırpan, halktan kopuk yaşayan kişilerin artık bir kenara çekilmelerinin zamanı gelip geçmiştir. Bir zamanlar Rahmetli Erdal İnönü’nün dediği gibi ‘’bu arkadaşlar çok iyi konuşup çok iyi yazı yazarlar.’’ Halka karşı bir kibir abidesi olan, gömlek değiştirmekte Milli görüşçülerle yarışan, parti içi mücadelelerde mezhepsel ilişkileri bile kullanmaktan çekinmeyen insanların bugün söyleyebilecek sözleri olmamalıdır. Bandırma’da yaşadığım için oradan örnek vermek istiyorum. Bandırma’dan son dönemde listelere giren Ahmet AKIN, Namık HAVUTÇA ve Mehmet TÜM ile ilgili halk arasında bir çalışma yapılsa kimlerin halka, kimlerin parti örgütlerine dayandığı görülecektir. Önümüzdeki dönemde listeler oluşurken halkın gücü değil partinin gücü esas alınırsa şimdiden İlçe Başkanı Selim PANÇ ve Mehmet TÜM’ün adaylığı hayırlı olsun derim. Konformist ve küçük burjuva yaşam tarzıyla halka ne kadar dokunulur bilemiyorum. Ama parti örgütüne sahip olan kliklerin değil halkın görüşü sorulursa o zaman da ismini saydığım bu arkadaşlara geçmiş olsun demek düşer.
Yazı biraz uzun oldu. Ama kısa anlatabilecek yetenekte değilim. Covit-19’un tuzu biberi olduğu siyasetin çıkmaz sokaklarının meydanlara çıkılması çok uzak görünmüyor. Herkesin 1 Mayısla ilgili yazılar yazdığı bir günde ben 1946’dan beri CHP’nin yaşadığı ‘’sağ sapmaları’’ kendimce özetlemeye çalıştım. Bu sapmaları durduracak güç partinin gerçek emekçisi olan üyelerdir. Lüks restoranlarda, otel lobilerinde siyasal kariyer pazarlıkları ülkeyi bir kez daha AKP iktidarına teslim edecektir. CHP’si ilçe, il ve genel başkanların inisiyatifine bırakılamayacak kadar önemli ve değerli bir partidir. Çünkü genlerinde, Müdafa-i Hukuk ruhu ve Tam Bağımsız Türkiye vardır.