Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919 tarihinin önemini anlatmak için 19 Mayıs‘ı Türk gençliğine armağan etmiştir.. Kurtuluş Savaşı yıllarında Türk milletini ileri götürecek ve köhnemiş fikirlere karşı mücadele edecek olanların genç fikirler olduğunu görmüş ve gençliğe büyük önem ve değer verdi.
Türk gençliğine olan güvenini, “Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum” sözleriyle vurguladı önemi.
Sürece tarihsel olarak baktığımız zaman, 1961 Anayasası ile ifade ve örgütlenme özgürlüklerin genişlemesi ve üniversitelerin özerkliğinin tanınması gibi ilerici politikalarla, ülkemizde 1968 gençlik hareketi olarak tanınan gençliğin gür sesinin çıkmasının önünde temel etkenlerdendir. 12.Mart süreci ile sekteye uğrayan bu süreç 1982 Anayasası ile gençlere öncülük yerine “sakıncalı piyade” olarak tanımlamıştır.
1982 Anayasasına baktığımız zaman, maalesef gençlik adına ve gençliği temsil etme adına maalesef tek bir madde içermemektedir. Zorunlu temsil maddesi olarak “Gençlik ve Spor” bölümü altında söz konusu olan Anayasanın 58.Maddesinin başlığı da “ Gençliğin Korunması” olarak yer almıştır. Özgürlükçü bir anlayıştan dönemin gençliğini koruma altında tutulması gereken bir anlayışa evirilmiş olması şu şekilde tanımlanmıştır , “… Devlet gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır “. Sosyal devlet anlayışından uzak bu tanım, gençliği potansiyel “sakıncalı piyade” olarak tanımlamıştır.
Ülkemizde birçok yetenekli genç uzananlıklarını sivil toplumda veya siyasal katılımda kullanmak noktasında sıkıntı yaşamaktadır. Gençlerin politik sürece tam katılımının güçlendirilmesinin temel noktası güçlü gençlik politikalarının oluşturulması ile mümkün olacaktır. Siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin genç liderlik rollerini belirlemeleri için çalışmalar yürütülmesi önem arz etmektedir. Bugün geldiğimiz noktada hukuka saygılı, yurttaşın hakkını gözeten, sınırlarını yetkilerini bilen, sorumluluğun farkında bir yönetiminden söz etmek ne yazık ki olanaksız hale gelmiştir.
Gençlerin siyasi katılımı ve demokratik gelişme açısından siyasi gelişmelerin temeli ortak bir yol haritası ile oluşturulmaktadır. Bu eşitliği oluşturmak adına küresel ölçümleme çalışması sonrasında dahiliyet seviyesinde muameleye tabii tutmak önem sarf etmektedir. Gençlerin siyasal hayata katılımı – seçmen, politik parti üyesi ya da hükümet yetkilisi olmak üzere görülsede, toplumsal politikalar daha çok geçmişten gelen öğretiler ile sağlanmaktadır.
Umut gençliktedir, umut yenileşmededir, umut tazelenmededir, umut değişimdedir, umut yeni bir başlangıç yapmaktadır. Bu yeni umut dolu tazelenmeleri güçlü bir Gençlik Politikası ve Gençlik Yasası ile mümkün olacaktır.
Gençliğin temsilde elde etmiş olduğu en büyük zafer seçilme yaşının otuz’dan yirmi beş’ indiren değişim olmuştur. Anayasada gerçekleşen bu değişiklik elbet bir umut olmuştur ancak devamının gelmesi büyük önem taşımaktadır. Tarihsel olarak bu teklif 1961 Anayasasının Kurucu Meclisteki görüşmelerinde ilk kez Merhum Bülent Ecevit tarafından teklif edilmiş ancak kabul edilmemiştir.
Ülkemizin nüfusunun %52′si gençlerden oluşan bir ülkede yönetim de aynı oranda gençleşmelidir…
Gençlerin demokratik ve katılımcı haklarını korumak ve sürdürebilir bir gelişimin görevleri anayasal seviyede oluşturulup kuvvetlendirilmelidir. Gençlere tanınacak olan haklar, bugünün ortakları, yarının liderleri olan gençlerimizin huzuru için büyük önem taşımaktadır.
Dünya hızlı bir değişim geçiriyor. Bilimsel ve teknolojik gelişmeler ve iletişim mevcut yapıları sarsıyor. Atatürk’e ve onun ülkeye kazandırdığı laik Cumhuriyete inançla, kendine güvenerek gelişmeleri izlemeli ve değerlendirmelidir. Gençlik laik demokratik Cumhuriyete sahip çıkarak onu geliştirir ve pekiştirirken, topluma yön vermeye; ekonomik, toplumsal ve siyasal gelişmeye katkıda bulunmaya çalışmalıdır. Gençlik halkla ve halkın geleceğin liderleri ile bütünleşerek, Türkiye’yi Atatürk’ün öngördüğü çağdaş uygarlık düzeyine ulaştıracaktır.
19 Mayıs 1919’da çakan bağımsızlık ateşini her sahada göstereceği yüksek mesai kudreti ile geleceğe taşıyacaktır.