1 Eylül Dünya Barış günü, Almanya’nın 1939 yılında Polonya’yı işgal ederek İkinci Dünya Savaşı’nı başlattığı tarihi unutmamak ve barışın önemini hatırlamak için Dünya Barış Günü ilan edildi.
Bununla beraber Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ise 1981 yılında “Barış Çanı”nı çalarak 21 Eylül tarihini Dünya Barış Günü ilan etti.
Her sene iki farklı tarihte kutlanan bugünün ortak özelliği ise uluslararası bir ateşkes ve kalıcı barışı temsil etmesi.
Ekonomi ve Barış Enstitüsü (Institute for Economics & Peace) tarafından 2007 yılından beri her sene yayınlanan Küresel Barış Endeksi (KBE) dünya çapında 163 bağımsız ülkenin göreceli barış durumunu ve güvenlik seviyesini ölçüyor.
Haziran 2019’da yayınlanan son rapora göre Dünyadaki en barışçıl ve güvenli bölge olan Avrupa ile en huzursuz ve tehlikeli bölge olan Orta Doğu’nun birleştiği yer olan ülkemiz, 2008’den beri her yıl 163 ülke arasında en kötü durumda olan ilk 50 ülkenin içinde yer alıyor.
Son 4 yılda giderek huzursuzluğun ve güvensizliğin arttığı ülkemiz 2019 yılında en yüksek puanını ve en kötü sıralamasında yerini alıyor.
Sıralamada sonlarda yer almamızın en önemli nedenlerinden biri de ülkemizde siyasi iktidarın uyguladığı yanlış iç ve dış politikaların sürekli başarısızlıkla sonuçlanması geliyor.
Ne yazık ki ülkemizde yaşanan siyasi gelişmeler barış için daha fazla mücadele etmemiz gerektiğini gösteriyor.
Oysa bizlerin ülkemizde ve dünyada barışa ihtiyacımız var.
Silah ve şiddetin yarattığı korkuya karşı barışın doğuracağı umuda ihtiyacımız var.
Çünkü yaşanan savaşlar sadece bulunduğu bölgeyi değil, dünyanın her yerini etkiliyor.
Bu bağlamda ülkemiz de savaştan kaçan binlerce insana sahip çıkan ve dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülkelerin başında geliyor.
Göç İdaresi’nin rakamlarına göre Türkiye’de ki geçici koruma kapsamındaki Suriyelilerin sayısı 3 milyon 654 bin 173’tür.
Bu rakamlardan da görüyoruz ki yaşanan savaşlar en çok emekçi halkı vuruyor.
Bu yüzden savaşlarda insanlar sadece canını ve malını yitirmiyor, beraberinde büyük bir insanlık krizini de doğuruyor.
İnsanlar savaşlar sonucunda yerinden yurdundan ediliyor, kadınlar, çocuklar göç yollarında şiddet içinde, ölümle yüz yüze, açlık ve sefalet içinde, sağlıksız koşullarda yaşamaya mahkum ediliyor.
Yaşanan tüm bu savaşların bedelini, ne yazık ki savaşları çıkaranlar, değil yoksullar, ezilenler, emekçiler, kadınlar, çocuklar ödüyor.
Bu yüzden insanlığın ve doğanın kurtuluşu savaşlar arkasındaki gerçekleri görmekten geçmekte.
Ancak bu sayede sorunlarımızı çözmek için bir adım atabiliriz. Bizler barışa sarılmalıyız, çünkü barış insanlığın sarılması gereken en önemli değerdir.
Bu duygu ve düşüncelerle barışın, sevginin, hoşgörünün egemen olduğu; savaşların, şiddetin, terörün olmadığı bir Türkiye ve Dünya diliyor, hep birlikte barış türkülerinin hep bir ağızdan söylendiği günler temennisi ile Dünya Barış Günü’nü kutluyorum.”
MEHMET TÜM
25&26. DÖNEM CHP BALIKESİR MİLLETVEKİLİ